BOZKURTLAR OTAĞI
BOZKURTLARIN OTAĞINA HOŞGELDİNİZ.

ÜYE ADI OLARAK TÜRKÇE İSİMLER KULLANINIZ.
AKSİ DURUMDA ÜYELİĞİNİZ KABUL EDİLMEYECEKTİR.

ÜYELİĞİNİZİN HEMEN AKTİF OLMASI İÇİN MAİL ADRESİNİZE GELEN ÜYELİK AKTİVASYON LİNKİNE TIKLAYINIZ.

BOZKURTLAR OTAĞI
BOZKURTLARIN OTAĞINA HOŞGELDİNİZ.

ÜYE ADI OLARAK TÜRKÇE İSİMLER KULLANINIZ.
AKSİ DURUMDA ÜYELİĞİNİZ KABUL EDİLMEYECEKTİR.

ÜYELİĞİNİZİN HEMEN AKTİF OLMASI İÇİN MAİL ADRESİNİZE GELEN ÜYELİK AKTİVASYON LİNKİNE TIKLAYINIZ.

BOZKURTLAR OTAĞI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


ÜLKÜCÜ HAREKET ENGELLENEMEZ
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Sayfayı FaceBook'ta Paylaş

 

 (UY)ARIYORUM !

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
alpurungu26
KAĞAN
KAĞAN
alpurungu26



(UY)ARIYORUM ! Empty
MesajKonu: (UY)ARIYORUM !   (UY)ARIYORUM ! Icon_minitimeÇarş. Tem. 14, 2010 1:14 am

(UY)ARIYORUM !




Bir milleti bir arada tutan en önemli unsurlardan biri hiç şüphesiz ki ailedir. Aile teşkilatı sağlam olan milletlerin, devletleri yıkılsa bile yıkılan devletin yerine yeni bir devlet kurmaları mümkündür. Bunun en iyi örneği; tarih boyunca devletler yıkıp, devletler kuran milletimiz, Türk milletidir. Ancak bir millet kendi birliğini muhafaza edememişse, o milletin olduğu yerde devletten söz etmek pek mümkün değildir. Kâğıt üzerinde bir devlet olsa bile en azından bu devlet o milletin menfaatlerini düşünen bir devlet olmaz. Devletin yaşaması için millet, milletin yaşaması için ise aile teşkilatı olmazsa olmaz unsurdur.
Aile teşkilatının nicedir sarsıntı içerisinde olduğunu hep birlikte görüyor ve maalesef elimiz kolumuz bağlı seyrediyoruz. Ben de bu milletin bir evladı olarak bu sarsıntıdan muzdaribim. Daha önce de aile teşkilatının ehemmiyetiyle ilgili yazılar yazmıştım. Bu yazılar bazen yaşadığımız ızdırabın tesiriyle yazıldı, bazen de bazı hadiselerin tetiklemesiyle. İşte beni bu yazıyı yazmaya iten ve uyarı niteliği taşıyan bir başlıkla yayımlamama sebep olan iki hadise var. Bunları kısaca sizinle de paylaşmak istiyorum. Anlatacaklarım, son bir hafta içerisinde yaşanmıştır.

Geçen gece tam uyumak üzereyken bir sesle irkildim ve uyandım. “Hala, hala…” diye seslenen bir gencin sesi geliyordu. Toparlandım ve kulak verdim. Gündüz olsa neyse; ama gece vakti dışarıda bir ses duyunca insan ister istemez şüpheleniyor. Velhasıl bu genç, on dakika kadar seslendikten sonra halasına sesini duyurabildi. Halası pencereye çıkmış olacak ki sesinden 18-19 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim genç anlatmaya başladı. Duyduğum ve anladığım kadarıyla babasıyla kavga etmiş ve evden kaçmış. Balıkesir’de iş bulmuş, ertesi gün oraya gidecekmiş. Bir arkadaşı daha varmış, o da ailesiyle kavga edip kaçmış. İkisi Balıkesir’e gidip çalışacaklarmış.
Gençlik işte… Gemileri yakıp çıkmak kolay geliyor. Bilmiyorlar ki gemi değil, ocaklara düşen ateşle aileler yanıyor. Gerçi “top” ve “pop” kültürüyle yetişen neslin aileler kurmaya başlamasıyla aileler de artık yandığının farkında değil. Bu gencin halasındaki gamsızlığa doğrusu pek şaşırdım. Biz böyle görmedik, böyle yetiştirilmedik. Bizim bildiğimiz; amca, dayı, hala, teyze aileleri toparlayıcı insanlar olurlar. O vaziyetteki bir gence halasının gayet soğukkanlılıkla otobüsünün kaçta olduğunu, kiminle gideceğini, ne iş yapacağını, üstelik pencereden sorması ve “hı, tamam” gibi tepkiler vermesi karşısında ben utandım. Uykusundan uyanmıştır, üstünde uyku mahmurluğu vardır desem; basit bir mevzu değil ki bu! Bırakın halasını bir tarafa, duyduklarım karşısında benim bile uykum kaçtı.
Bahsettiğim hadiseden iki gün sonra, yine gece ve yine tam uykuya dalmak üzere olduğum bir anda bir sarhoş narasıyla uyandım. “Rüya mı, yoksa gerçek mi?” şaşkınlığında adamın ne diye bağırdığını da anlayamadım. Tabi hâliyle sarhoş narası, ne diye bağırdığının da pek önemi yok. Bu nara beni fazla sarsmadı, bağırır gider deyip kapattım gözlerimi. Tekrar uykuya dalacaktım ki; yine aynı ses ve hemen ardından farklı bir ses daha. Bu kez anladığım kadarıyla adam büyükçe bir camı kırdı. Kırılan camdı; ama parçalanan yüreğim oldu. Öyle tahmin ettim ki bu adam içip içip eve geldi ve içkinin de tesiriyle gündelik hayattaki birtakım dertlerini camdan çerçeveden çıkardı. “İçen kendisine içer, karışmayalım.” deyip geçsek olmuyor. Bu adamın eşi, çocukları vardır. Onlar da etkilenir bu kötü vaziyetten. Onlar da yarın bir gün aile kuracaklar ve bu salgın yayıldıkça ortada aile teşkilatından iz kalmayacak.
Dertleniyoruz, üzülüyoruz, fikir sancıları çekiyoruz… Belki bu kadar etkilenmezdim ya, iki gün önce de bir aile meselesine şahitlik edince hadiseler art arda gelmiş oldu. Hâliyle biz de odun değiliz, bırakalım da olsun o kadar. Çekilen sancı kuru bir sancı değil. Bu sancıdan kurtulmak için kendi kendime sormadan edemiyorum: Nedir bu ailelerin hâli, ne oldu bize?
Evet, buradan uyarıyorum ve herkesi uyanmaya davet ediyorum! Çok büyük ve önemli bir sosyal cinnetle karşı karşıyayız. Bu konuyla kim ilgileniyorsa, bu konuda kim yetkiliyse –partisi falan beni ilgilendirmiyor, hiç önemli değil- bir an evvel gereken tedbirleri alsın! Aile teşkilatımız gözümüzün önünde yerle bir olurken elimiz kolumuz bağlı mı oturacağız! Yok mudur bu milletin dertleriyle dertlenen, bu milletin geleceğini düşünen yetki sahibi bir Allah kulu!

Cümle âlem şahittir; uyarıyorum ve arıyorum:
Anasına babasına itaatten yoksun asi bir gençlik yetişiyor; gören, bilen yok mu!
Atasını inkâr etmeyi marifet bilen bir nesil yetişiyor; gören, bilen yok mu!
Zevklerinin sigara, alkol, uyuşturucu vb. bir sürü kötü alışkanlıkların olduğu zevksiz bir Türk gençliği yetişiyor; gören, bilen yok mu!
Saçını sakalını şekilden şekle sokan, yüzüne gözüne küpeler takan, orasına burasına dövmeler yaptıran şekilsiz bir sürü yetişiyor; gören, bilen yok mu!
Kulağından kulaklığı eksik etmeyen, saatlerce acayip müziklerle beynini talan eden, türkümüzü şarkımızı hor gören bir nesil yetişiyor; gören, bilen yok mu!
Selam vermeyi dahi bilmeyen, verdiği selamda buram buram yabancılık kokan, oturup kalkmaktan habersiz, büyüğü küçüğü tanımayan, ne idüğü belirsiz bir gençlik yetişiyor; gören, bilen yok mu!
Anasını kesen, babasından utanan, üstelik hiç mi hiç yüzü kızarmayan, utanmaz bir gençlik yetişiyor; gören, bilen yok mu!
“Evet”e dili dönmeyip “yes” diyen, “hayır”a “no” deyip geçit vermeyen, “tamam”da kusur bulup onu “ok”layan dilsiz bir nesil yetişiyor; gören, bilen yok mu!
Beş bin yıldır tüten ocağım sönüyor yahu ocağım; gören, bilen yok mu!
Allah aşkına söyleyin, yok mu!
(…)
Yok diyorsanız, geçmiş ola! Âleme nizam vermiş bir millet tarihten topsuz tüfeksiz nasıl silinirmiş; oturun o rahat, döner koltuklarınıza da, seyredin!
(…)
Allah’ım sen bu milletin evlatlarını muhafaza buyur… “İlâ-yı Kelimetullah” deyip senin adını diyar diyar dolaştıran Fatihlerin, Yavuzların yüzü suyu hürmetine muhafaza buyur…

Arslan KURTALP
ergenekonalp@hotmail.com
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
(UY)ARIYORUM !
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Karamanoğlu Mehmet Bey´i arıyorum, göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BOZKURTLAR OTAĞI :: MAKALELER :: ÜLKÜCÜ KALEMİ-
Buraya geçin: