Sancak'in öyküsü

SANCAK'IN

ÖYKÜSÜ
Alelâde bir sancak değil bu sancak!

Gitiği her yeri adaleti de götüren ,yürekliliğin, cesaretin ve adaletin mefkuresi. Kendi olamamışların ve kendi kalamamışların üzerine korku salan, tunç yüreklilere kin besleyenlerin korku ürpertisi. Üç kıta, yedi düvel, diyar diyar at koşturanların, şan alıp, can verenlerin, onu besleyenlerin, onu gözleyenlerin ve onu özleyenlerin gurur
abidesi. Türk sancağı, Türk’ün şanlı sancağı bu sancak..

Gün, bu gün zaman, ahir zaman... vebalin ortada bırakıldığı, emanetin heba edildiği,
geçmişten ders alamamışların ve tarihe şan katamamışların zamanı. Ne hikmetse
tarihe yön verenlerin, onu yüzyıllar boyu omzunda taşıyanların yüzüstü bırakıldığı bir zaman.

Yine de vardır elbet vebal bilenler, sancak düşürmeyecek olanlar. Orta Asya’yı, yüce Osmanlı’yı ve koca Türkiye’yi kanıyla besleyenlerin canıyla filizleyenlerin vebalini yerde bırakmayacak olanlar vardır elbet.

Bu sancak Avrupa semalarında Viyana önlerinde dalgalandı, kâh Mısır’da, kâh Akdeniz’de bir gün de Kıbrıs’taydı. Özlemle beklendi, haşmetle geldi ev mutlulukla karşılandı. Sahte ve yüreksiz bir mutluluk değil, adaletin hükmü altında var olabilmenin adıydı yaşanan mutluluk.

Yaşamsa yaşam, ölümse ölüm, mücadeleyse mücadele, sonuna kadar. Atalarımızdan böyle öğrendik, dedelerimizden böyle gördük, abilerimiz ise anlamamızı sağladı. Türk’ün şanlı sancağı hiç yere düşmedi, lekelenmedi, lekelenmeyecek. Gücümüz var, onurumuz, cesaretimiz, bilgeliğimiz de..

Duyun ey leş yiyiciler, öyle bir yuvamız, öyle kana kan bir kardeşliğimiz var ki size sadece bataklıklardan çamur yemek düşüyor. Bize yine acı düşecek belki gözyaşı müebbetler, ölümler. Varsın gelsin başımız üstüne. Ucunda zafer varsa ölümde gelsin ölmeden gömülmekte.

Tarih yazıp, tarih yapanların torunları olmanın özgüveni, damarlarımızda akan kanın şerefi, ve de Peygamber Efendimiz (s.a.v)’nin emriyle kötüyle, kötünün efendileriyle ve efendinin hizmetkarlarıyla zafer bulana, Türk-İslam ülküsünün en yüksek burçlara dikileceği zamana, haysiyetin, onurun ve namusun yeniden vücud bulacağı mekana kadar mücadelemiz devam edecektir.


Biz vebal bilenlerdeniz. Varsa tarihinden, imanından korkan bilsin ki ülkücüler her daim olacaktır. Biz Kafkasya’yız, Doğu Türkistan’ız, Bosna-Hersek, Musul ve Kerkük’üz. Bizi tanıyan böyle tanısın. Tanımak istemeyen varsa bilsin ki bir zaman onun karşısında olacağız.

Yemin üstüne yemin, söz üstüne söz! Helalin peşindeyiz, doğrunun izindeyiz ve ne olursa olsun sancağımızın dibindeyiz.

Ey yüce sancağım!
Ey benim uğruna vebal aldığım
Müebbetim bu bedeli öder mi söyle.....