ORDUYU ÇÖKERTMEK DEVLETİ ÇÖKERTMEK
Türk milleti, Hunlar zamanından beri kadınıyla, kızıyla, yaşlısı ve genciyle bir ORDU MİLLET'TİR. Daha eskilerde Sümerler, Sakalar ve Etrüskler döneminde de Türkler bir Ordu Millet idi. Heredot Tarihi'nde geçen Amazon Kadın Savaşçıları, Amasya bölgesinde yaşayan Saka (İskit) Türklerinin kadın savaşçılarından başkası değildir.Bu durum Selçuklu ve Osmanlı döneminde de değişmemiştir. Tarihi Selçuklu Devletine dayanan Osmanlı Döneminde de devam etmiş olan Türkmen kadınlar tarafından kurulan ve erkekler savaşa gittiğinde şehri koruyan ve savaşlara katılan kadınlar ve genç kızlardan oluşan bu ordulara "BÂCIYAN-I RUM" adı verilmiştir. Erzurum müdafaasında kadınlar da görev almış; İstiklal Savaşında ise kadınlarımız ve genç kızlarımız levazım, sıhhiye, posta eri gibi görevlerde bulunmuş, cephede erkeğiyle birlikte omuz omuza savaşmıştır.
Düşmana korku salan, mazlumun sığınağı, zalimin düşmanı olan Türk ordusuna Kaşgarlı Mahmut Divan-i lügatit Türk'ünde "CUNDULLAH=ALLAH'IN ORDUSU" demiştir. Türk ordusu Osmanlı döneminde ise; "ASÂKİR-İ İSLÂM=İSLÂMIN ASKERLERİ" adını almıştır.
Her milletin ordusu vardır. Fakat dünyada "ORDU MİLLET" denilince ilk akla gelen millet Türk milletidir. Hatta "Ordu Millet" olmak sadece biz Türklere has bir özelliktir. Tarihte başka milletler tarafından taklit edilen ilk Türk teşkilatı Mete tarafından kurulan ve onluk sisteme dayanan Türk Ordusu olmuştur. Başta Çinliler ve Roma olmak üzere aşağı yukarı bütün milletler askerlik anlayışında Türkleri taklit etmişlerdir.
Bir ordunun sahip olacağı en büyük güç; moral gücü, belirli ülkülere ve hedeflere kilitlenmiş olması yani ideal-ülkü birliğidir ve disiplin anlayışıdır. Tarih, ne kadar üstün silahlara sahip olursa olsun, moral gücünü yitirmiş, ülküsüz, idealsiz ve disiplinsiz orduların hezimetine şahittir.
Tarihte sayısız zaferlere imza atan, sayıca az olmasına rağmen kendisinden daha kalabalık ordulara karşı her zaman galip gelmesini bile Türk ordusu, gücünü disiplininden, inanç-ülkü birliğinden almıştır.
Günümüzde nice güçlü devletler vardır ki askeri bakımdan güçlü ordulara sahip değillerdir. Fakat ekonomik bakımdan güçlü olmadıkları halde sırf orduları sayesinde güçlü görünen, gücünü ordusundan alan ve dünya siyasetinde söz sahibi olan ülkelerin de varlığı da bir gerçektir.
GÜÇLÜ ORDU GÜÇLÜ TÜRKİYE
Gerek tarih, gerekse ülkemizin bulunduğu coğrafya biz her zaman güçlü bir orduya sahip olmaya mecbur kılmaktadır. Türkiye ne kadar güçlü olursa olsun güçlü bir orduya sahip olmadan varlığını ve bütünlüğünü devam ettiremez. Güçlü Ordu, varlığımızın, birlik ve bütünlüğümüzün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin garantisidir.
Bu yüzdendir ki son bir kaç yıldır gizli eller sanki TSK'yı çözmek, moral gücünü çökertmek, kendine olan güvenini ve inancını yok etmek için sistemli bir şekilde çalışmaktadırlar. Çeşitli iddia ve ihbarlarla sabaha karşı emekli veya muvazzaf subayların evleri basılmış, hepsi kelepçelenerek hâkim karşısına çıkarılmış. Ardından canlı yayınlarda gazetelerde haklarında yıpratıcı bir yayın kampanyası başlatılmış, şerefli Türk subayları millete ihanetle suçlanmıştır. Hepsi birer iddia safhasında olan suçlamalar sanki gerçekmiş gibi kamuoyuna aktarılmıştır. Hâlbuki biz Büyük Taarruz'da esir ettiğimiz Trikopis'e bile böyle davranmamıştık. Trikopis'e, hatta Bebek Katili Öcalan'a uygun görülmeyen muamele maalesef kendi subaylarımıza reva görülmüştür.
TSK Neden Yıpratılmak Ve Çözülmek İsteniyor.
Bunun tek sebebi Türkiye Cumhuriyeti'ni askerlerin kurmuş olmasıdır. Askerleri çözdüğünüzde bu devletin kuruluş felsefesini de çözmüş olursunuz. Çoğumuzun göremediği tarihsel gerçek şudur; 16 Mart 1920'de İstanbul işgal edilip son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı dağıtıldığında Anadolu'ya geçip Milli mücadeleyi başlatan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran M. Kemal önderliğindeki subaylar yani askerlerdir. Dolayısıyla TSK'yi çözdüğünüzde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ve direniş felsefesini de çözmüş ve çökertmiş olursunuz.
Üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyası dünyanın en tehlikeli coğrafyalarındandır. Bu coğrafyada güçlü bir orduya sahip olmayan devletlere hayat hakkı yoktur. Yüce Allah'ın bize takdiri ve dileği ile üzerinde yaşamakta olduğumuz bu coğrafyanın geçmişini inceleyecek olursak; Bu coğrafyanın nice devletlere ve medeniyetlere mezar olduğunu görürüz. Sümerler, Hititler, Etiler, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı bölgede yaşayan ve yok olan devlet ve medeniyetlere sadece birer örnektir.
PKK'nın ve arkasındaki gizli güçlerin bölgede Batılıların ve özellikle Yahudilerin çıkarlarına hizmet edecek bir Kürt Devleti kurma peşinde olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Kuzey Irak'ta zaten ilan edilmemiş bir Kürt Devleti var olup merkezi hükümetten tamamen bağımsız bir halde bölgeyi yönetmektedir. Türkiye'de de ilk planda Kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya gidilmesi planlanmaktadır. Nitekim geçen hafta (Haziran 2010) 1'i büyük şehir, 7'si il,51'i ilçe, 40'ı belde belediyesi olmak üzere 99 BDP'li belediyenin Diyarbakır'da yapmış oldukları toplantıda "merkezi hükümetten tamamen bağımsız hale gelmek için mücadele" kararı almaları tesadüf değildir. Mahalli ve idari özerklikten sonra sıra Kuzey Irakla birleşmeye ve Büyük Kürdistan'ı ilan etmeye gelecektir. Aslında bölgede kurulacak bu devlet Kürt devleti de olmayacak, YAHUDİ KÜRDİSTANI kurulacaktır. Bu proje başta olmak üzere batılılar tarafından Ortadoğu'da hayata geçirilmesi planlanan projelerin önündeki en büyük engel TSK'dir. İşte bu projelerin mimarları sırf bu nedenle Türk ordusunu çözme peşindedirler. Unutmayalım ki bölgede yaşamak ve güçlü bir devlete sahip olmak için mutlaka güçlü bir orduya sahip olmalıyız. Güçlü Ordu Güçlü Türkiye'nin teminatıdır.
M. Günay SIDDIKOĞLU