Milleti sevmenin bedelini darağaçlarında ödeyeceklerini bir an bile akıllarına getirmemiş olan şehit ülküdaşlarımız Ahmet Kerse, Ali Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Cevdet Karakaş, Fikri Arıkan, Halil Esendağ, İsmet Şahin, Mustafa Pehlivanoğlu, Selçuk Duracık unutulmaz." Türk Milliyetçilerinin Bilge Lideri Devlet Bahçeli 29 Ağustos 2009 günü Anadolu Kültür Merkezinde Bozkurtlarına böyle haykırıyordu. Bozkurtlar ayaktaydı. Bozkurtlar tek yürekti. Bozkurtlar Liderlerine kulak kabartmıştı o anlarda. Liderin Haykırışında 1978 Nisanında Tandoğan Meydanında Başbuğun en önde yürüdüğü mitingde “Ben de Oradaydım” diyen Ak Saçlı Ülkücüler ile 2005’in 2 Ekiminde Tandoğan’da Liderine kulak kabartan “Ben de Oradaydım” diyen genç ülkücüler Liderin ağzından dökülen bu kelimeler karşısında kifayetsiz kalıyordu. ağzından dökülen bu kelimeler karşısında kifayetsiz kalıyordu. O sert bakışlı Ülkücülerin en duygusal anlarıdır kara toprağa defnettikleri arkadaşları kardeşleri ağabeyleri Ülkücü Şehitler. Tarihimizde keskin kılıçtan daha keskin bir dönemeç olan 12 Eylül ihtilali itibariyle Ülkücüler baba bildikleri devletten silleyi yiyorlardı. Daha ihtilalin üzerinden bir ay geçmeden solcu bir genci idam eden ihtilalin kendilerince aktörleri tarih önünde figüranı olarak anılanlar terazinin öbür kefesine ise üzerine isnat edilen suçun yaşandığı anlarda Teravih Namazında olduğu çok net olarak ortada olan Mustafa Pehlivanoğlu’nu da idama yolluyorlardı. Mustafa Pehlivanoğlu deyince acır hep bir yanımız. Tarihler 7 Ekim’i 8 Ekime bağlayan gece Ankara (Ulucanlar) Kapalı Cezaevinde ihtilalin rengini belli etmek adına bir sağdan bir soldan zihniyetiyle idamlara başlıyorlardı Solcu Necdet Adalı’nın infazı yapılırken suçu sadece Ülkücü olmak olan Mustafa PEHLİVANOĞLU’da darağacında son nefesini veriyordu. Son nefes veriş ki; tarihi kıskandıracak derecede… Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde tüyleri ürperten bir gece Darağacında bir Müslüman Türk evladı haykırıyordu, duy bu sesi dünya duy bu sesi… Mustafalar Ölür, Milliyetçilik Yaşar… ABD’de Türkiye’de yapılan ihtilalin ardından bir rahatlama… Bizim Çocuklar ihtilali yaptı diyorlardı O çocuklar ki Gül yüzlülerimize kıydılar… Mustafa’mıza kıydılar Yargılandığı olayın gerçekleştiği saatlerde teravih namazında olduğu şahitlerin beyanıyla ortada olduğu halde, Fikri ARIKAN’a kıydılar astı astarı olmayan kendisiyle alakası olmayan bir davadan dolayı, Ali Bülent ORKAN’a işkencenin her çeşidini yaptıktan ruh sağlığını bozduktan sonra idam ettiler Cevdet KARAKAŞ’a öyle kıydılar Cengiz BAKTEMUR’a öyle kıydılar Arkadaşlarından kefenlerini gelinlik diye isteyen, o gelinliklerle kaç gece hücrelerinde sabahlayan, idam edildiklerini radyodan duyan Halil ile Selçuk’a öyle kıydılar İsmet ŞAHİN’e öyle kıydılar Ahmet KERSEYE’ye öyle kıydılar… Denge adına kıydılar… Cezaevlerinde hücrelere karıştır barıştır zihniyetiyle dolduranlar aynı mantaliteyle bir soldan bir de sağdan diye astılar bu ülkü güllerini… Ülkücü Hareketin ilklerinden ilk idam edilen şehididir Mustafa PEHLİVANOĞLU Düzenler kurulmuş senaryolar yazılmıştır 1978 Ramazanında Balgat’ta kahvehaneler taranır O saatte teravih namazında huşu içinde namazını eda etmektedir Karapınarlı Mustafa Karapınar da komünistlerin düşüremediği mahallenin yiğidi Mustafa Düzenler kurulmuş suç Mustafa Pehlivanoğluna İsa Armağana yıkılmıştır Cezaevinde adaletin tecellisini beklerken 13 ilde sıkıyönetim kararı alınır Mahkemede ikisine de idam kakarı çıkar Daha sonra bir yolunu bulup 1980 Temmuzunda cezaevinden kaçarlar Şartların olgunlaşmasını bekleyen 12 Eylül zihniyeti hazırlıklarını o geceye saklamaktadır Aradan fazla geçmeden yakalanır Mustafa PEHLİVANOĞLU Deli taylara benzer Mustafa Gençtir yiğittir civanmerttir Yavuklusu vardır Nişanı vardır Bir gün çıkacaktır o cezaevinden, düğün kuracaktır Bir gonca gülü vermek bile nasip olmaz Mustafa PEHLİVANOĞLU’ na Bir yiğittir ki Mustafa hem ne yiğit… Sehpaya çıkarken bir yanda titreyen cellata inat, sehpaya son vuruş… Denge adına kıyılan bir hayat Ne yapalım yani asmayıp da besleyelim mi diyen ucubet garabeleri… Darağacına çıkmadan önce yazdığı o son mektubu tarihe şanlı mazinin vesikası durumundadır Ve bir yanda şanlı maziye sahip Ülkücü Hareket… Dün sokaklarda Ülkücüler canhıraş mücadelelerin ortasında iken, evlerinin pencerelerinden dışarıya göz atmaktan korkan bugün bu hareketin mazisine dil uzatma cüretkarlığını gösterenler, Dinde Milliyetçilik yoktur diyerek Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (S A V ) ‘in ‘Kişi Kavmini Sevmekle Suçlanamaz’ hadisi şerifini inkara girenler, kendilerinden başkalarını Müslüman görmeyenler, hırsızlığın küçüğünü el feneriyle, büyüğünü deniz feneriyle yapanlar, din bezirganlığı yapanlar, bu milletin ekmeğini yiyip bu devletin okullarında okuyup bu bayrağın altında yaşayıp da başka devletlerin bayrağını sallayanlar, komşu bir ülkenin sevdalısı olanlar, ve siz Ülkücü Hareketin part-time mensupları hareketin içine fitne sokmak, ikbal ve istikbal için ihtalilin ürünü olan bir siyasi yelpazeye tutunup sonrada kaybolup giden, silikleşen iğreti duruşlarınızla zaman zaman hareketin içine girmeye çalışan part-time tipler, bu milletin dini ve vicdani duygularıyla nemalananlar siz de bu mektubu çok ama çok iyi okuyun… Bir Ülkücü idama giderken bile böyle gider Sizin gibi bir yanda elinden biberonunu almış çocuk gibi mazlum şiir rollerini takınarak değil… Hem de öylesine erkekçe, hem de öylesine yiğitçe