BOZKURTLAR OTAĞI
BOZKURTLARIN OTAĞINA HOŞGELDİNİZ.

ÜYE ADI OLARAK TÜRKÇE İSİMLER KULLANINIZ.
AKSİ DURUMDA ÜYELİĞİNİZ KABUL EDİLMEYECEKTİR.

ÜYELİĞİNİZİN HEMEN AKTİF OLMASI İÇİN MAİL ADRESİNİZE GELEN ÜYELİK AKTİVASYON LİNKİNE TIKLAYINIZ.

BOZKURTLAR OTAĞI
BOZKURTLARIN OTAĞINA HOŞGELDİNİZ.

ÜYE ADI OLARAK TÜRKÇE İSİMLER KULLANINIZ.
AKSİ DURUMDA ÜYELİĞİNİZ KABUL EDİLMEYECEKTİR.

ÜYELİĞİNİZİN HEMEN AKTİF OLMASI İÇİN MAİL ADRESİNİZE GELEN ÜYELİK AKTİVASYON LİNKİNE TIKLAYINIZ.

BOZKURTLAR OTAĞI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


ÜLKÜCÜ HAREKET ENGELLENEMEZ
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Sayfayı FaceBook'ta Paylaş

 

 Günümüz Gençliği ve Haya

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
alpurungu26
KAĞAN
KAĞAN
alpurungu26



Günümüz Gençliği ve Haya Empty
MesajKonu: Günümüz Gençliği ve Haya   Günümüz Gençliği ve Haya Icon_minitimeSalı Ocak 26, 2010 8:40 pm

Bilmiyorum son zamanlarda ne kadar dikkatinizi çekmiştir günlük gazetelerin sayfalarında ülkemizin genç nüfusunun durumu. Daha 14-15 bilemediniz 16-17 yaşlarında olan genç kız ve erkek çocuklarımızın halini hep birlikte görüyoruz, izliyoruz.

Gençlerimiz ergenlik dönemini çok çabuk geçerek ergenliğe erişmek istiyorlar ki herhalde yaşlarından beklenmeyecek hal ve hareketler gösteriyorlar.Okul mezuniyet törenlerinde gördüğümüz görüntüler yalnızca bu tespitime bir örnek.Buna ilave edebileceğimiz o kadar çok görüntü var ki ben hayâ ediyorum onları burada yazmaktan,anlatmaktan..

Günümüz yazılı ve görsel medyası bu konuda da o kadar çok yardımcı oluyor ki çocuklarımıza haklarını yiyemeyiz ...Türkiye’nin Top modeli,Türkiye’nin en iyi Oryantali, Türkiye’nin pop star'ı vs....Lütfen yapmayın..Kıymayın gençlerimize çocuklarımıza.Ar damarlarını yırtmayın. Sonu iyimi olacak bu gençlerin ?Onlar geleceğimize sahip olacak yarınlarımız.Biz onların eline kalacağız.Biz onları güzel ahlâk ile yetiştiremez isek yarın ne ile karşılaşacağımız bu günden aşina..

Hayâ'yı anlatan bir yazarımızın makalesini ekliyorum yazımın sonuna. Biraz uzun bir yazı ama hayâ noktasında iyi bir örnek..Rabbim bizlere emanet verdiği dünya meyvelerini Hak'ka layık salih evlat olarak yetiştirebilme dualarım ile....

***********

Gönlün titremesidir hayâ. Gönül ki kurtulmuştur da ağırlıklarından, bir yaprak kadar incelmiştir.

İşte o nazenin yapraktır müminin gönlü. Titrer bir günah, bir yanlış, bir aykırı hal gördüğünde. Gün gelir, daha bir incelir de, görmek bir yana, işlemek bir yana, bir günahı düşünmek titretir, O'nu hakkıyla bilmemek titretir o nazenin gönlü.

Rabbi'ni düşünür de titrer. Taşta-toprakta, insanda, kendinde Rabbi'ni görür de, taştan-topraktan, insandan, kendinden hayâ eder.

Hz. Aişe r.a. gözleri görmeyen İshak r.a. yanına her geldiğinde kendini sakınır, örtüsüne çeki-düzen verirmiş. Onun bu durumunu hisseden İshak r.a. bir gün sorar:

Ey Müminlerin Annesi! Ben âmâ olduğum halde benden de sakınıyorsun. Halbuki ben sizi görmüyorum!

Hz. Aişe r.a. cevap verir:

Evet, sen beni görmüyorsun fakat ben seni görüyorum.

Mü'minlerin emiri Hz. Ömer r.a.'ın canına kastedilmişti. Ağır yaralıydı. Anladı, hissetti ki bu yara onu götürecek, son anlarını yaşıyor. Bir dileği vardı, son bir dilek. Kızı Hafsa r.a.'ı Aişe r.a.'a gönderdi. Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem.'in ayak ucuna defnedilebilmek için Hz. Aişe'den izin istedi. Zira orası müminlerin annesine aitti ve Hz. Aişe r.a.' ın babası Hz. Ebu Bekir r.a. da oradaydı. Hz. Aişe bu isteği şöyle karşıladı:

Aslında o yeri kendim için düşünmüştüm. Fakat Ömer'i kendime tercih edeceğim.

Ve Hz. Ömer r.a. vefat edince Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem.'in ayak ucuna defnedildi.
Müminlerin annesi Hz. Aişe r.a ., Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem.'in ve babasının kabirlerini serbestçe ziyaret ederdi. Ancak Hz. Ömer de oraya defnedildikten sonra kabirleri daha bir dikkatli ve daha bir örtünerek ziyaret eder oldu.


Her insan muhakkak hayâlı doğuyor.

Örtünmek hayâdan.

Rabbimiz setreden, örten.

Tüm sırlar bir bir açığa vurulduğunda mahcup olmayalım diye, Rabbim setretsin ayıplarımızı diye her mümin biraz mahcuptur bugün.

Ve örtülüdür.

hayâ edin

Rasulü sav Miraç Gecesi dünya göğüne çıktığı zaman Hz. Osman r.a.'ın suretini gördü, ona sordu:

Ey Osman! Bu mertebeye ne ile eriştin?

Hz. Osman r.a .:

Gece namazı kılmakla, dedi.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. ikinci göğe vardı. Yine Hz. Osman r.a.' ın suretini gördü, sordu:

Bu mertebeye ne ile eriştin?

Hz. Osman r.a .:

Kur'an-ı Kerim okumakla, dedi.

Ve Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. yükseldiği diğer göklerde de hep onun suretini gördü ve farklı güzel amellerle o derecelere eriştiğini öğrendi. Nihayet Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. altıncı gök katına ulaştığında yine onu gördü ve sordu:

Bu mertebeye nasıl, neyle ulaştın?

Hz. Osman r.a. şu cevabı verdi:

Tealâ'dan hayâ etmekle.


Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem. bir gün sahabilerine sordular:

Hepiniz cennete girmek istersiniz değil mi?

Sahabiler :

Evet Ey 'ın Rasulü ! Elbette isteriz, dediler.

Bu cevap üzerine Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem. buyurdular:

O zaman uzun yaşama ümidinizi biraz kısaltın. Ecellerinizi gözlerinizin önünde tutun ve 'tan hakkıyla hayâ edin.

Onlar:

Biz hepimiz 'tan hayâ ediyoruz, dediler.

Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. buyurdular:

Öyle değil! 'tan hayâ etmek kabirleri ve kabirlerde sizi bekleyen imtihanları unutmamanızdır. Başınızı ve başınızda taşıdığınız dü ş ünceleri , midenizi ve midenize gireni, size nimet olarak verilen azalarınızı muhafaza etmenizdir. Kim ahireti dilerse dünya hayatının aldatıcı süsünü terk etmeli, ahiret hayatını dünya hayatına tercih etmelidir. İşte 'tan hakkıyla hayâ etmek böyle olur. İşte 'ın dostluk ve himayesine böyle ulaşılmış olur.


Dört büyük melekten biri olan İsrafil a.s. her gün günde yetmiş kere yüzünü kendi kanadıyla örter, “Ya İlahel Alemin ! Ne yapayım, sana layık bir secde ve rükû yapamadım.” der.

Melekler ve peygamberler: “Ya Rabbi! Seni tesbih , tenzih ederiz. Sana hakkıyla ibadet edemedik.” derler. Layıkıyla kulluk yapamadıkları için 'tan hayâ ederler, utanırlardı.


Hz. Musa a.s :

Ya Rabbi! Bana cennet lazım. Senden cennet isterim. Seni görmek de bana gerekli, onu da isterim. Fakat bana ekmek, tuz, koyunların yiyeceği gibi düşük şeyler gerekince bunları senden nasıl isterim, dedi. Rabbi'nden günlük maişetine dair bir şeyler istemekten hayâ etti. Hak Tealâ buyurdu:

Ya Musa! Maksat budur, bunları isteyeceksin. Böylece her vakit bir ihtiyaç ile huzura gelinir, yalvarılır. Bu bahane ile kulluk vazifeleri yapılır, bana kavuşma yoluna girilmiş olur.

Rabbimiz de kullarından hayâ ediyor

Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. buyurdu:

rahimdir, kerimdir. Hayâyı çok sever. Kulu tarafından kendisine kaldırılan elleri, içine bir şey koymadan geri çevirmekten hayâ eder.

Biz, Dua ediyorum, olmuyor, vermiyor... demekten hayâ etmez miyiz?

Bilmiyoruz, görmüyoruz belki, ellerimize neler neler koyuyor, neler veriyor.

Rızasızlıktan hayâ etmez miyiz?


Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem. kudsî hadisleriyle bizlere nakletti:

Tealâ buyuruyor ki: Ey Ademoğlu ! Başınıza düşen aklık benim nurumdan bir nurdur. Ben nurumu nârımla azaplandırmaktan hayâ ederim. Öyleyse sen de benden hayâ et! Mahlukatımın bana olan ihtiyacı ve yüceliğim hakkı için müslüman olarak yaşlanmış kullarıma azap etmekten hayâ ederim.

Sonra Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. ağladı, ağladı. Gözyaşları dinince sahabiler ( onlardan razı olsun) sordular:

Ey 'ın Rasulü! Seni ağlatan nedir?

Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. buyurdu:

O kişinin haline ağlıyorum ki, ondan hayâ eder de, o hayâ etmeyip günah işler.


Kullardan utanırız. Ama gerektiği yerde, gerektiği şekilde değil. Haklarını hoyratça gasp ederiz, kendilerine verdiğimiz sözleri tutmayız. Olmadıkları yerde haklarını savunmaz, gıybetleri mi yapılıyor, bir cümle de biz ekleriz!

Sonra yüzlerine gülmekten hayâ etmeyiz de…

Evimize misafir geldiklerinde, Tealâ'nın nimet olarak bahşettiklerini onlara ikram ederken utanır, sıkılırız:

Kusura bakmayın, size layık değil ama ev de biraz dağınık! deyiveririz.

Bir güler yüz, bir güzel söz, bir bardak su ne güzel ikramdır oysa.

Rabbimiz bizden hayâ eder. Biz sıkılmayız.

Gönüllerimiz bu dağınıklılığıyla onu kabul etmeye hazır mıdır?

O'na layık mıdır, secdelerimiz, rükûlarımız?

O'nu hakkıyla tesbih ve tenzih edebildik mi?

ve Rasulü'nden utandıkları gibi…

Muhakkak ki sahabilerin hepsi birer hayâ timsali idi. Nitekim Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem .; Hayâsı olmayanın dini de yoktur. buyurmuşlardır.

Bir gün Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. bir arkadaşına rastladı ki, o Ensar'dan bir sahabiye şöyle diyordu:

Sen çok hayâ ettin. Sana hayâ zarar verdi!

Bu sözleri duyan Efendimiz Sallallahu Aleyhi vessellem .:

Onu bırak, zira hayâ imandandır ve hayâ ancak hayır getirir, buyurdu.

Hz. Osman r.a. ise hayâ ile vasıflanmış, hayâ cihetiyle diğer sahabilerden daha fazla öne çıkmıştı.

Bir gün Rasulullah Sallallahu Aleyhi vessellem.'in huzurunda bir melek duruyordu.O sırada oradan Hz. Osman r.a. geçti. Melek:

Bu geçen kimdir, diye sordu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi vessellem .:

Affan oğlu Osman'dır. buyurdular . Melek Hz. Osman'ın ismini işitince ayağa kalktı ve şöyle dedi:

Ya Rasulallah ! Bu zattan bütün melekler utanır, ona muhabbet ve hürmet ederler. Onun Hak Tealâ katında mertebesi çok yüksektir.



Hz. Osman r.a. güzelliği ile Yusuf a.s.'a benzerdi. Anlatıldığına göre Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem. onun yüzünün tamamını pek çok kez görmek istemiş, fakat görmesi mümkün olmamıştı. Bu halini bir gün Cebrail a.s.'a anlattı. Cebrail a.s. şöyle dedi:

Ben de onun yüzünü iyice göremedim. Osman'ın hürmeti, büyüklüğü, haşmeti biz meleklerin kalbinde o kadar yer etmiştir ki, cemalini seyretmekten bizi alıkoymuştur. Her gece yarısı evinden mescide gelirken onun haşmet ve hayâsı yerdeki ve göklerdeki melekleri utandırır, mahcup eyler.


Bir gün Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi vessellem. Hz. Aişe r.a. ile oturuyordu. Hz. Ebu Bekir r.a. izin isteyerek yanlarına geldi. Daha sonra müsaade isteyerek Saad bin Malik r.a. içeriye girdi. Her ikisi de geldiğinde Rasulullah Sallallahu Aleyhi vessellem.' ın mübarek dizleri açıktı, onlarla o şekilde konuşuyordu. Sohbetleri devam ederken Hz. Osman r.a. geldi ve girmek için izin istedi. Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem. elbisesini dizlerinin üzerine çekti, Hz. Aişe Validemiz'e “Sen geri çekil” buyurdu. Bir süre sohbet ettiler ve izin isteyerek kalktılar.

Hz. Aişe r.a. Efendimiz'in tavrına bir mana verememişti, sordu:

Ey 'ın Rasulü , babam ve arkadaşı içeri girdiğinde elbiseni dizlerine çekmedin, beni de yanından uzaklaştırmadın. Osman içeriye girdiğinde ise farklı bir tavrın oldu. Rasul -i Ekrem Sallallahu Aleyhi vessellem. buyurdu ki:

Ey Aişe , meleklerin utandığı bir adamdan ben utanmayayım mı? Varlığımı kudret elinde bulunduran 'a yemin ederim ki, melekler ve Rasulü'nden utandıkları gibi Osman'dan da utanıyorlar. Sen benim yanımda iken Osman içeri girseydi, yanımızda kaldığı müddetçe ne konuşur, ne de başını kaldırırdı.

Gönül incelir de kanatlanır

Hayâ, ama nasıl?

Bir gün Nebi Sallallahu Aleyhi vessellem. eşine sordu:

Ey Aişe , hiç hayâsız söz söylediğimi gördün mü?

Ve bir gün buyurdular:

Ensar kadınları ne iyi kadınlardır! Hayâları onları dinlerini öğrenmekten alıkoymadı.

Böylelikle Rasulü Sallallahu Aleyhi vessellem. hayâ ile ilgili düsturları vermişlerdir.

Kişinin ahlâkı dilindedir. Sözü hayâsız kişi, kat kat örtüler altında olsa nafile!

Ve hayâ, ne sorular sorup dinimizi öğrenmekten alıkoyar bizi, ne -incitecek olsa da muhatabımızı- hakkı ve doğruyu söylemekten!

Zor zamanlar

Her ibadet mutlaka zikirdir, zikirledir.

Namaz kılacak kişi daha abdeste yönelirken zikir halindedir.

Oruç tutacak kişi sahur hazırlığı yaparken zikir halindedir.

Hayâ ise zor zamanda zikirdir. Karşımıza çıkıveren bir günah karşısında 'ı hatırlayarak utanmak, günahtan el çekmektir.

Günahın cazibesine, albenisine rağmen durmaktır.

Hayâ, mütevazi bir iklimdir.

Ezelde ruhumuza nakşolunan aslî halimizdir.

Layık bir kul olamadık Rabbim, utanırız.

Taştan-topraktan, kullarından, kendimizden hayâ ederiz.

Kullarını utandırmaktan hayâ ederiz ki, bizi utandırma!

Müjde, bir kudsî hadisle gelir, yetişir: Ey Kulum! Sen her ne kadar günahkâr isen de, bu günahlarından korkup hayâ ediyorsun. İzzetim ve celalim hakkı için senin günahlarını insanoğlunun gözünden, gönlünden gizlerim. Gözünün hıyanetlerini, gizli kabahatlerini meleklerin anlayışından saklarım. Hatalarını ve günahlarını Levh-i Mahfuz'da Kiramen Kâtibin'den gizlerim. Kıyamet günü muhasebe mak----- geldiğinde hesabını kolay görürüm.

Medeniyetimiz hayâ üzre kurulmuştur.

Bu topraklar nakış nakış hayâ ve edeple işlenmiştir.

Kur'an olan odada uyumaz, sabaha kadar uykusuz beklerdi,

Arapça yazılı bir kağıt parçasını Kur'an yazısıdır diye yerde bırakmazdı bu toprağın insanları.

Burnunun ucunu göstermekten ar ederdi sütninem

Ve, sevgilinin yüzünde yabancı bir bakış okunurdu:

A benim bahtı yarim

Başımın tahtı yarim

Yüzünde göz izi var

Sana kim baktı yarim.




Demir

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Günümüz Gençliği ve Haya
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» MHP’den üniversite gençliği için araştırma önergesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BOZKURTLAR OTAĞI :: HAK YOL İSLAM :: İSLAMİ BİLGİLER-
Buraya geçin: