Biz Bu İnsanları Protesto Ettik Diye Yuhalandık, Hatta Çok Tepki Bile Gördük, Sustuk… Sustuk Ki Milletimize Söz Gelmesin, Ortalığı Karıştıran Biz Olmayalım İftira Atılarak… Siz Dinlemeye, Kitaplarını Okumaya Devam Edin… O Verdiğin Kuruşlar Bize Kurşun Olarak Dönüyor Ve Her Kurşunda Bir Ana’nın Bağrı Yanıyor… Gerisi Size Kalmış…
Onları okuduk, Onlara oy verdik, Onları dinledik, eğlendik ve satın aldık – kazandırdık, Onlar için yas tuttuk törenler yaptık , andık… Peki ya kimdi onlar? Neler yaptılar..?
Hrant dink:
Kısa bir süre önce Türklüğe hakaretten yargılanmasına karşın ileri geri konuşmaktan çekinmeden ve kendisini yargılayan Türk adaletini “şerefsizlikle itham eden kişi.
İşte özümüze karşı kullanıp ta kendi sonunun gelmesine neden olan ama ölümüyle kişiliğini tüm dünyaya tanıtarak ülkemizde kahramanlaştıran o cümleler;
—Türk kanı zehirlidir. Türkten boşalacak zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan ermeninin, Ermenistan ile kuracağı asil damarında mevcuttur.
Bu sözleri ile yargılanmaya başladığından bir süre sonra kendisini yargılayan Türk adaletine ve milletine şu sözleri yöneltti;
-bir daha yargılanırsam bu ülkeden çeker giderim. Çünkü bu şerefsizliktir.
Yayınladığı agos gazetesinin 21 Temmuz 2006 tarihindeki sayısında “301 e karşı 1 oy “ başlığı ile yapılan haberde yabancı basına verdiği bir demeç yer aldı. Bu demeçte sözde ermeni soykırımı hakkındaki görüşlerini kusuyordu ve şöyle konuşuyordu;
—Elbette bu bir soykırımdır diyorum. Çünkü sonuç kendisini zaten tanımlıyor ve adını koyuyor. 4 bin yıldır bu topraklarda yaşayan halkın bu olanlarla birlikte artık ortadan yok olduğunu görüyoruz.
Bu iftiralarının ardından bu ülkedeki nefes hakkı doldu ve hak ettiği sona ulaştı. Ancak dünya tarafından hiç bilinmezken birden tanındı ve Türkiye’de birileri tarafından kahraman ilan edildi.
Türkiye’de doğup bu ülkede yaşayıp bu ülkenin ekmeği ile büyüdükten sonra Türkiye’de asılsızca bir iddaa ile “ermeni kimliğinin ezildiğini belirten ve ezdirmem diyen, Türk kanını zehirli ilan eden, bizlere canları pahasına bu vatanı hediye ve emanet eden Şehit ecdadımızı adeta “Nazi” olmakla suçlayan, adalet sistemimize ve kendisinden hesap soran milli iradeyi şerefsizlikle itham eden ama bunlarla birlikte bu ülkenin zirvesindeki isimler tarafından “kahraman/ şerefli vatandaş” ilan edilen vatan haini…
Orhan pamuk;
İstanbul doğumlu olmasına karşın edebiyatçı kimliğini yurt dışında konuşturma çabası içinde var gücü ile uğraşan, amerikan ve batı zihniyetinin maşası olmaktan kurtulamamış bununla da kalmayıp yurt dışında özellikle batı dünyasında ilgi çekebilmek adına vatandaşı olduğu Türkiye Cumhuriyetini oluşturan Türk halkını geride kalmış cahil ve barbar olarak niteleyen sözde aydın.
Ne hikmetse bilinmez “ Türklüğü aşağılamaktan ve orduya hakaretten “yargılanmaya başladığından itibaren ayrı bir hayran kitlesine kavuşmuş, ermeni soykırımı hakkındaki asılsız ifadeleri inin ardından “Nobel edebiyat ödülü” ne layık görüldü.
Romanlarının bazılarında Türk milletini küçültmekten geri kalmayan bu adam bu yolla batı dünyasında büyük ilgi kazandı.
İşte bu sözde edebiyatçının sarf ettiği bazı sözler, Sözde ermeni soykırımını ve pkk militanlarını ifade ederek;
—Türkler 30 bin Kürt ve 1 milyon ermeni öldürdüler.
Yurt dışında yaptığı açıklamada ordu ile ilgili olarak;
AKP yi tehdit olarak görmüyorum. Maalesef tehdit daha çok bazen demokratik gelişmeyi engelleyen ordu.
Vatan hainliğinin bir neticesi olarak Hrant dink ile aynı maddeden yani Türklüğü aşağılamayı suç sayan 301. maddeden yargılandı.
Ancak her fırsatta fikir özgürlünü bahane ederek “Türklüğü aşağılamak suçtur diyen bu maddenin ilkelliğinden bahsetti.
Bu onun batı dünyasına şirin ve masum görünme çabalarının sadece bir parçası idi ve aşağıladığı ırk İslam inancına sahip Türk ırkı olduğundan bu mücadelesinde batıyı arkasına almakta zorluk çekmedi.
Bu gün Orhan Pamuk davası Türkiye
Cumhuriyetini hazmetmekten korkan AB topluluğunun ülkemize karşı kullanmak üzere elinde bulundurduğu en büyük kozlardandır.
Mahsun Kırmızıgül;
Oda bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ama geçmişteki icraatları çoktan unutulmuş gibi. Şu sıralar şarkıları, albümleri ile büyük kitleleri peşinden sürüklüyor. Özellikle genç hayran kitlesi ya onun özünden habersiz ya da bunu umursamıyor. Fakat o bundan 10 yıl kadar önce şöhreti yeni parlamaya başladığında Almanya’daki bir konserinde boynuna pkk bayrağı denilen bez paçasını atkı yapmış, 20 metrelik apo posterinin önünde elleri ile zafer işaretleri yapan binlerce pkk militanına eşlik ederek moral depolamalarına yardımcı olurken görüntülendi.
Bu görüntüler nedeni ile tv lerde haber olmuş ve bunun hesabını verememişti
O dönemde medya dünyamızda “skandal” olarak görülen bu olay yüzünden kendisine yöneltilen suçlamaları yine bir tv kanalındaki ana haber bülteninde cevaplamaya çalışmış ama başarılı olamamıştı. İşte kendisine konser görüntüleri gösterilerek yöneltilen sorulara verdiği komik cevaplar;
- Boynunuza astığınız o bez parçası pkk bayrağı değil mi?
- Ben bunun hiç farkında değildim.
- Peki, zafer işareti yapan binlerce insan?
- Ben onun o örgüte ait bir işaret olduğunu şu an sizden duyuyorum.
- Tamam, ama salondan aşağı sarkıtılmış 20 metrelik apo resmini demi görmediniz?
- İnanın hiç farkında değildim.
Bütün bu sorular Reha Muhtarın sunduğu Show ana haber programında kendisine yine Reha Muhtar tarafından soruldu.
VE İŞTE BU BU RESİM ONUN AÇIK FİKİRLERİ VE ÖZÜNÜ ANLATMAK İÇİN DAHA FAZLA SÖZE GEREK BIRAKMIYOR…
Ahmet Kaya;
Onun için fazla söze gerek yok. Yakın dönemde ki Kürtçe albüm konusundaki şerefsizliğine tüm ülke şahit oldu ama buda çok çabuk unutuldu. Şarkıları hala radyolarda videoları ise hala tv kanallarında yayınlanıyor. Ve gençlik hala ondan vazgeçmiyor. Ama onun Türk tarihine geçen şu sözleri asla unutulmayacak;
- Şerefsizlerin ülkesine Mercedes imi bıraktım.( Buradaki ülke şüphesiz TÜRKİYE.)
Ve yine tv ler tarafından ele geçirilerek yayınlanan bir pkk konserinde vatan bölücü teröristlere şöyle sesleniyordu;
— Bu gün yanımda müzik yaptığım arkadaşlarım yok. Peki neden yok biliyor musunuz? Çünkü onlara para vermek gerek. Ama dağdaki adamada para gerek. O nedenle getirmedim onları.
Buradaki dağdaki adamdan kasıt pkk dır.
Ve aynı konserdeki bir şarkısında apoya olan hasretini;
- Vallahi apo yu özledim.. Mısraları ile dile getirmiştir
O halde 30 bin şehidin ve sayısız bebeğin katili olan bir kansıza bu denli hayranlık duyan bu vatan bölücüyü hala dinlemek bu ülkeye yapılmış bir hainlik değilde nedir?
PEKİ YA NE YAPILMALI?
Eğer sende ben Müslüman bir Türk üm diyorsan yapman gereken çok açık..
Dostunu düşmanını tanı ve tanıt Okuma ve okutma… Dinleme destek olma Tepkini göster tavrını koy… SAHİP ÇIK.. DEĞERİNİ BİL.. ECDADINI TANI.. SEHİTLERİNİ GURULANDIR.. ÖNCE MÜSLÜMAN … SONRADA TÜRK OL….
Sırtınızda Gözünüz Yoksa Bazı Şeyleri Göremeyeceksiniz...Gözünüzü Açın Sırtınızdan Vurulmayın... ****Vatan toprakları ihmale gelmez yeter artık uyan kan uykusu bitsin!!!!!
ülkü gülü/m KAĞAN
Konu: Geri: VATAN HAİNLERİ Paz Haz. 14, 2009 9:38 pm
****Vatan toprakları ihmale gelmez yeter artık uyan kan uykusu bitsin!!!!! geç bile kalındı UYANALIM artık paylaşım için sağolun
TÜRK KAĞAN
Konu: VATAN HAİNLERİ-2 Ptsi Tem. 13, 2009 7:28 pm
SEVGİLİ ÜLKÜDAŞLARIM KUTSAL VATANIMIZIN EKMEĞİNİ YEYİP SUYUNU İÇEN O KADAR ÇOK VATAN HAİNİ ŞEREFSİZ VARKİ ARTIK ONLARA YETİŞEMİYORUM ELİMDEN GELDİĞİNCE ONLARI BURADA YAYINLAYACAĞIM SİZDEN RİCAM BANA YARDIMCI OLURSANIZ SEVİNİRİM BİLDİĞİNİZ TÜM VATAN HAİNLERİNİ BURAYA EKLEYİN..ALLAHA EMANET OLUN.
Halka ve Olaylara Tercüman'dan, Taraf Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ahmet Altan'a şok ithamlar; "Dönek, ikinci cumhuriyetçi mandacı ve ****** karşıtı, Napolyon Ahmet! Marksizmden çark etti liboş oluverdi."
Halka ve Olaylara Tercüman gazetesi, 'Öteki Yüzler' adlı yeni yazı dizisine başladı. İleriki günlerde, medyanın birçok ünlü simasının farklı açılardan mercek altına yatırılacağını yazan gazete, ilk olarak Taraf Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Ahmet Altan'ı sert ifadelerle eleştirdi. Altan için 'dönek, ikinci cumhuriyetçi mandacı ve ****** karşıtı' olarak niteleyen Halka ve Olaylara Tercüman, tecrübeli gazetecinin geçmişteki yazılarını da irdeledi. İşte şok eden o ifadeler;
"Dönek, ikinci cumhuriyetçi mandacı ve ****** karşıtı. Marksizmden çark eden Ahmet Altan, ABD’ci, AB’ci,küreselci bir liboş oluverdi. Neden “Atalaz” veya “Ataçerkes” değil de “Atakürt”? Ahmet Altan’ın, 17 Nisan 1995 günkü Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan “Atakürt” başlıklı yazısı belli ki maksatlıydı. Altan, bu yazısında, eğer Mustafa Kemal Selanik yerine Musul’da doğmuş bir general, kurduğu devletin ismi Kürdistan Cumhuriyeti olsaydı ve meclis de ona Atakürt ismini verseydi ve Kürtler, kurulan bu devlette azınlık durumuna düşen Türkler’e, Türkler’in şimdilerde Kürtler’e yaptığını yapsaydı ne olurdu sorusunu soruyordu. “Halamın bıyıkları olsa neyim olurdu?” sorusu kadar anlamsız, hatta gülünç bir soruydu bu. Hem Türkler şimdilerde Kürtler’e ne yapıyorlardı ki? Kendilerinde olan hakları Kürtler’e çok mu görüyorlardı? En doğal demokratik haklarını mı kısıtlıyorlardı? Kürtler’e ikinci sınıf muamelesi yapıyor ve onları asimile etmeye mi çalışıyorlardı? Altan, PKK ağzıyla ve tam bir bölücü gibi konuşuyor, yazıyordu. Bu yazısı nedeniyle İstanbul DGM tarafından 1 yıl 8 ay hapis ve 500.000 TL para cezasına çarptırılan Altan’ın cezası Yargıtay’ca da onaylanmıştı. İlginçtir, Ahmet Altan’ın bu yazısı nedeniyle Milliyet Gazetesi’nden kovulmasına tavır alarak yazı işleri müdürlüğünden istifa eden Alev Er, bugün Ahmet Altan’la birlikte Taraf Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini yapıyor. Aklınca ezber bozuyordu Hasan Pulur’a göre, Ahmet Altan’ın “Atakürt” başlıklı yazısı, meydan okuma idi: “Milliyet’e de gider, biz bu yazıyı orada da yazarız kabadayılığı vardı o işte. İkinci cumhuriyetçiler kale düşürüyorlardı ya o zamanlar...” Ahmet Altan gibi bütün eski Marksistler, dönekler, ikinci cumhuriyetçiler, ****** ve Silahlı Kuvvetler karşıtları gibi, aklınca ezber bozuyordu. “Ahmet Altan uydurması nasıl olur”u deniyordu. Empati yapayım derken ayırımcı Kürt milliyetçiliği yaptığının elbette farkındaydı. Ancak o kadar cahil idi ki, ******’ün Musul’da doğmuş bir Osmanlı paşası olsaydı yine ****** olacağını, çünkü Musul’un bir Türk kenti olduğunu bilmiyordu. İslam kim, Altan kim? Ahmet Altan, bilerek ya da bilmeyerek, bu cehaletini 2001 yılı Şubat ayında da tekrarlayacak ve “31 Vak’ası” olarak bilinen olayın arkasındakilerin mollalar ve gericiler değil, Mustafa Kemal ******’ün kurmay başkanlığını yaptığı Hareket Ordusu olduğunu söyleyecekti. “Ben bu vatanı iki kadın memesine satarım” diyebilecek kadar sapıtan Ahmet Altan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Marksizmden hızla çark etmiş ve Uğur Mumcu’nun ifadesiyle “liboş” olmuştu. Ne hikmetse, bölücü terör örgütü PKK da, Marksist-Leninist söylemden vazgeçmiş, İslami bir kimlik kazanma çabasına girmişti. Ahmet Altan’la birlikte bütün Marksist Kürtçüler, birden bire İslami Kürtçü kimliğine bürünmüşlerdi. Çünkü İslam’ı din değil, ideoloji olarak g...rüyorlardı. Nemalanabilmek için zamana uymanın bir yöntemiydi bu. Bunda, AKP’li olmanın da rolü vardı tabii. Nihal Atsız’ın “Katranı kaynatsan olmaz şeker, cinsine tükürdüğüm cinsine çeker” dediği Çetin Altan’ın oğlu Ahmet Altan’ın vukuatları saymakla bitmez.
TÜRK OLMAK ÖNEMLİ DEĞİLMİŞ “Türkiye’nin AB’den başka kurtuluş yolu yok, aman treni kaçırmayalım” palavrasını sıkan odur. 4 Eylül 2004 Milliyet’teki yazısında “Ben Bir Türküm, Dinim Cinsim Uludur” şiiriyle dalga geçmiştir. “Benim için Türk olmak önemli bir şey değil. Irkımın ne olduğu umurumda bile değil” demekte sakınca gÖrmemiştir.“Bayrakları bayrak yapan bayrak imalatçılarıdır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa utanmalıdır” demiştir. “Bana kız kardeşimi yasaklayan inancı reddederim” diyebilecek kadar sapıklaşmıştır. “Keşke Allah’a inansaydım dediğim çok zaman oldu” diyen pişmanlık içinde bir ateisttir. 2002 yılında Almanya’nın Offenbach kentinde yaptığı konuşmada, “Türk erkekleri ağızları kebap, üzerleri yağ kokuyor, Türk erkekleri her şeye maydonoz oluyor, Türk erkekleri ahmak” gibi cümleler kullandığı iddia edilmiştir. “Bu ülkenin yarısı gardiyan, yarısı mahküm” demiş, böylesi bir ortamda asla ihtilal olamayacağını savunmuş, ihtilal olmamasını da kadınların söz sahibi olmamasına bağlamıştır.
NAPOLYON AHMET ALTAN
Ahmet Altan, babası Çetin Altan gibi Marksist-Leninist idi ve Sovyet Rusya hayranıydı. Aynı Ahmet Altan, bugün babası Çetin Altan ve kardeşi Mehmet Altan gibi neoliberal, AB ve ABD yanlısı, ikinci cumhuriyetçi, mandacı ve bölücü... Eski huyları ve çelişkileri bugün de devam ediyor. Savaş karşıtı olduğunu söylerler, fakat savaş isterler. Ahmet Altan, Batı’ya “Şu Rusya’yı şimdiden durdurun” diye çağrı üstüne çağrı yapıyor. Batı, Rusya’yı nasıl durduracak? Diplomatik çıkışlarla ve ekonomik yaptırımlarla mı? Hayır.Anti-militarist Ahmet Altan, Napolyon edasıyla savaş istiyor: “Batı’nın savaş açması dünyayı sarsacak ama savaştan kaçması da dünyayı sarsacak.” Niçin savaş? Globalizm zarar görmesin diye... Dün kapitalist emperyalizme karşı devrimci savaş verdiklerini iddia edenler, bugün kapitalizmin ve globalizmin bekçiliğini yapıyor. “Değişim” meğer nelere kadirmiş!
BÜYÜK! ALTAN, PROVAKATÖR YAZAR Çetin Altan’ın oğlu ve Mehmet Altan’ın ağabeyi olan Ahmet Altan, 1950 yılında dünyaya geldi. Orta ve lise öğrenimini çeşitli okullarda dolaşarak tamamladıktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesine devam etti, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Yirmi dört yaşında gazeteciliğe başladı. Gece muhabirliğinden, genel yayın müdürlüğüne kadar gazeteciliğin hemen hemen bütün kademelerinde çalıştı. 1987 yılında köşe yazarı oldu.
İSLAM KİM, ALTAN KİM? Nokta dergisinde başladığı köşe yazarlığı serüveni Hürriyet ve Güneş gazeteleri için yazdığı günlük yazılarla devam etti. İki kişilik bir piyes olan ilk kitabı “Paltolu Donkişot”u 27 yaşındayken yazdı. 1982 yılında da “Dört Mevsim Sonbahar” adlı romanını yazdı. 1985 yılında yayınladığı “Sudaki İz” romanı büyük fırtına kopardı. Müstehcen olduğu gerekçesiyle toplatıldı ve mahkeme kararıyla yakıldı. Yargılanması iki yıl süren roman, kesinleşmiş mahkeme kararının da içinde yer aldığı sansürlü bir basımla daha sonra yeniden yayınlandı. 1995 yılında Milliyet Gazetesi’ne geçen Altan, Neşe Düzel ile birlikte TV için “Kırmızı Koltuk” isimli bir program hazırlamaya başladı. Ancak siyasi nedenlerle program yayından kaldırıldı. Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde “Atakürt” başlıkı yazısının yayınlanması üzerine gazeteden kovuldu. Yazarlığa Yeni Yüzyıl gazetesinde devam etti. Halen Taraf Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni ve başyazarı olan Altan, sakin bir üslup kullanmıyor, siyasi konulardaki düşüncelerini rahatça dile getirmesi dışında provokatör bir rol oynuyor.
TÜRK KAĞAN
Konu: VATAN HAİNLERİ Ptsi Tem. 13, 2009 7:51 pm
Nazım hikmet Bir Rus vatanseveri Türk Türkiye Müslüman Allah Düşmanıdır Şiirlerinde bas bas bağırıyor
Nazım Hikmet ülkesini sevseydi, Türkiye'yi Moskova'nın bir mahallesi yapmak için ömrünü harcamazdı. O kendini yaratan Stalin'in ülkesi ve gerçek vatanım dediği Moskova'da gönüllü olarak ölmeyi istediği için Türkiye'den gizlice kaçtı. iŞDE Hangi vatanı sevdiği belli olan Hainin bir şiiri
llk önce kim kime Metin ol kardeşim diyecek. İlk önce kim kime Baş sağlığı dileyecek. Hepimizindi o, hepimizindir. Yoldaşlarım acmızı duyuyorum Sizin duydugunuz gibi tıpkı Aynı şiddetle kardeşlerim Hüngür hüngür ağlamak geliyor içimden Seviyorum onu Marks'ı, Engels'i, Lenin'i Sevdigim gibi. Sevdigimiz gibi Aynı muhabbetle
Şimdi solcu gazete ve dergilerde, ******çü görünen, Nazım'ın bütün yardakçılarına soruyorum ******'ün ölümüne böyle bır mersiyesi var mı Nazım'ın? Hangi Türk büyüğü için bu heyecanı göster miştir? İkinci Dünya Harbi başlarında Sibirya'ya sürülen, katledilen, bütün varlığı talan edilen, Kırımlı Türk kardeşlerimiz için böyle bir acı duydu mu Nazım? Stalin'in muhtelif tarihlerde yok ettiği otuz beş milvon Türk kardeşimizin acı sonlarını dile getiren bir tek şiiri var mıdır Nazım ın? 1940'tı yılların sonunda kendini yarattığını söyledigi Slalin'ın Türkiye'den, Kars. Ardahan ve Boğazları istemesi karşısında gösterdiği bir tepki var ınıdır? Millî Mücadele ile ilgili şiiri odun yararın HEHÇİLİĞİNDEN başka hir şey değildir. Çünkü Nazım, yukarıda yazdıgım gibi Millî Mücadele yıllarında Moskova'da komünist-ik kursu görüyordu. Türkiye'yi Rusva'ya nasıl kazandıracağının, içinden nasıl yıkacağının taktik derslerini alıyordu. Nazım hikmetin bir başka şiiri
O mükemmel bir kafa mükemmel biryürek Yumrukları ile erkek gözleriyle çocuktu. Hudutsuz ve Allahsız bır baştı o. Yoldaştı o."
****** Nazım Hikmet'in plağa alınan iki şiirini dinlediği zaman şu hükmü vermişti:"Bu şiirlerde Türk milletinin hayatına kasdeden bir bomba var."
İŞTE O PAÇAVRA ŞİİR:
Trabzondan bir motor açılıyor Sa-hil-de-ka-la-ba-lık! Motoru taşlıyorlar Son perdeye başlıyorlar! Burjuva Kemal'in omuzuna binmiş Kemal kumandanın kordonuna Kumandan kahyanın cebine inmiş Kahya adamlarının donuna Uluyorlar
Yuregi Vatan askiyla dopdolu(!) Nazim'in Moskova'ya yazdigi mektup...
Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, 19 yaşından beri yalnızca kalbim ve kafamla değil geçmişimle de Sovyetler Birliğine bağlıyım. ... Ben sayılı komünist şairlerindenim. ... Artık 10 yıldır Moskovada yaşıyorum.Ailem de yanımda.Bütün Sovyet halkı gibi buradaki yaşama alıştım. Sayın Nikita Sergeyeviç,yardım edin,ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum. En iyi dileklerimle Saygılarımla Nazım HİKMET 7 Aralık 1961
Saymakla bitmeyen ihanetlerinin bedeli olarak Nazım Hikmet, Bakanlar Kurulunun bir kararı ile Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır.
İYİ OKUYUN VATANSEVER(!) NAZIM HİKMETİN ŞİİRİNİ
KURTULUŞ DESTANI
Mutluluktan uçuyorum! Yerle bir oldu Osmanlısı Türkü, Gerçekleşti Komünist ülkü. Şimdi İvanla kardeş Nâzım, ötesi ne me lâzım. Ne Namık'ı kaldı ne de Mustafa'sı Kemal'in, Artık yeni Kâbe Kremlin, Sana tapıyorum, ey Stalin! Trim tram trum, dan dun dan, kıp kızıl oldu vatan, Sağcılar, Hadi ordan! Vera, Olga, Katerina bana, Hadi Türk kızlarıı İvan'ın koynuna! Karşı çıkarsa buna Mete, Ayhan, Mustafa, Geçirin halatları boyunlarına
Bekaa Vadisi'ndeki PKK kampı, 1991... Vatan haini Doğu Perinçek, Apo köpeği ile beraber kürt eşkiya sürüsünü teftiş ederek Mehmetçiklerimize kurşun sıkan kanlı elleri sıkıyor... (O dönemde kürtçülüğün ve PKK'nın en büyük destekçilerinden biriydi, bu sebepten ötürü cezaevine girmişti.)
-------------------------------------------------------------------------------- Aşağıdaki sözler İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e aittir:
"Kürt sorununa çözüm demokratik, federal, emekçi cumhuriyetidir. Türk milliyetçisi ve piyasacı düzen partileri Kürt illerinde iflas etti... Kürt milleti kaderini tayin hakkına kayıtsız şartsız sahiptir. Eğer isterlerse ayrı bir devlet kurabilir. Emekçilerin çıkarı, tam hak eşitliği ve özgürlük temelinde, gönül birliği gerçekleştirmektedir. Kürt illerinde referandum yapılmalıdır. Referandumda ayrılığı savunanlar da özgürce propaganda yapabilmelidir..."
(Doğu Perinçek, 2000'e Doğru Dergisi, 15 Eylül 1991)
30 bin insanın katili bölücü terörist Abdullah Öcalan'ın DGM savcıları tarafından İmralı Cezaevi'nde alınan ifadelerindeki şu sözleri, Perinçek'in kimliğini en iyi şekilde gözler önüne seriyor:
"Doğu Perinçek'in 1991 yılında kampımıza geldiği ve benimle görüşmeler yaptığı doğrudur. Doğu Perinçek bana 'siz bu şekilde muvaffak olamazsınız, benim siyasi yapılanmam içinde yer almanız daha doğru olur' şeklinde telkinlerde bulunuyordu."
Vatan haini Perinçek, 1991 seçimleri öncesinde çeşitli yerlerde ve televizyonda yaptığı bu gibi konuşmalarda, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine propaganda" suçu işlediği için Ankara 1 No'lu DGM'de hapis cezasına çarptırılmıştı. Daha sonra doğu ve güneydoğu illerindeki İşçi Partisi teşkilat binalarına PKK bayrağı ve Abdullah Öcalan'ın resmini astırmaktan hüküm giyerek bir kez daha hapis yattı...
Henüz birkaç sene öncesine kadar oy uğruna kürtçülükten medet uman, üstüne üstlük 30 bin kişinin katili bölücü terörist Abdullah Öcalan'a siyasi işbirliği dahi teklif eden vatan haini Perinçek, tüm bu çabalarına rağmen katıldığı tüm seçimlerde %0.2 (binde iki)'den yüksek alamayınca, çareyi taktik değiştirmekte bulup "ulusalcılık" diye adlandırdığı milliyetçilik maskesini takındı ama 3 Kasım seçimlerinde de ancak %0.5 (binde beş) oy kapabildi. 35 yıllık siyasi hayatı boyunca aldığı en yüksek oy budur; yani Türk Milleti gömlek değiştirir gibi fikir değiştiren bu ne idüğü belirsiz kişiyi kaale almadığını göstermektedir.
Dün maocu, kürtçü; bugün ise "ulusalcı" olan bir kişinin yarın başka birşey olmayacağının garantisi var mı?... Yok...
İleride Türkiye'de şartlar değişirse, başka bir akım yükselişe geçerse, Perinçek'in oraya transfer olacağını tahmin edebilmek için kâhin olmak gerekmiyor. Tüm hayatı bu şekilde geçmiş, günün şartlarına göre ideoloji değiştirmiştir.
Gelelim 12 Eylül öncesine... O dönemde Maocu olan Perinçek'e ait Aydınlık adlı paçavrada resimleri ve açık kimlikleri teşhir edilmek suretiyle hedef gösterildikleri için, dev-sol ve dev-yol mensubu kızıl köpekler tarafından şehit edilen subaylarımızı, polislerimizi ve ülkücü gençlerimizi unutmadık. Perinçek ve yandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mevcut anayasal düzenini silah zoruyla değiştirerek komünist rejimi tesis etmek amacıyla oluşturdukları terör örgütlerini ve bölücü - yıkıcı faaliyetlerde bulunmak için kurdukları siyasi partileri de unutmadık...
"Cinayete azmettirmek" suçunu yüzlerce kez işleyen Perinçek'in yaptırdığı katliamlardan bir tanesini örnek vermek istiyoruz:
1980 öncesi dönemde vatan haini Perinçek'e ait Aydınlık adlı paçavrada "faşistlerin lideri" ve "amerikan 6. filosunun İstanbul'a geldiği zaman yaşanan olayların sorumlusu" şeklinde hedef gösterilen Türkçü gazeteci-yazar İlhan Darendelioğlu'nun Adalet Partisi milletvekili olduğu dönemde, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan adlı teröristlerin idam dosyalarının meclis onayına sunulduğu gün T.B.M.M. kürsüsünde yaptığı konuşma esnasında sarfettiği "Bugün burada karara bağlayacağımız konu, elini kana bulamış, hıyaneti ve mutasavver cinayeti tespit edilmiş üç komünist anarşist hakkındaki idam cezasının uygulanması, bir formalitenin yerine getirilmesidir..." şeklindeki sözleri yıllar boyunca Aydınlık adlı paçavrada kasıtlı olarak sık sık yayınlanmıştır. Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği Genel Başkanı, 37 yıl boyunca kesintisiz yayınlanan aylık Türkçü dergi Toprak'ın sahibi, Ortadoğu Gazetesi'nin başyazarı ve "Türkiye'de Milliyetçilik Hareketleri", "Türk Milliyetçiliği Tarihinde Büyük Kavga", "Nazım Hikmet Vatan Şairi mi, Vatan Haini mi?", "Türkiye'de Komünizm Hareketleri" gibi eserleriyle Türk gençliğine ışık tutan yiğit Türk evladı İlhan Darendelioğlu'nun 1979 yılında komünist katiller tarafından şehit edilmesinin başlıca sebebi, Aydınlık adlı paçavrada yapılan yayınlar suretiyle hedef gösterilmesidir...
Buna benzer yüzlerce örnek vermek mümkündür...
Yukarıda saydığımız tüm bu icraatların sahibi Perinçek, günümüzün en hızlı milliyetçilerinden (!) biri haline geldi. Henüz birkaç sene önce parti teşkilatlarının binalarına PKK bayrağı astırdığı için cezaevinde yatan bu tescilli vatan hainini, bugün elinde Türk bayrağı, dilinde "ulusalcı" söylemler ile her ortamda sıkça görmekteyiz. Sadece Perinçek'i görsek gene iyi; beş - altı sene öncesine kadar marksizmi savunduğu halde birdenbire Türkçü kesilen kerameti kendinden menkul "Türk aynştaynları", MHP'den çeşitli sebeplerle dışlanan yanardönerler ve kendi ideolojilerinin çöktüğünü görünce milliyetçilik mefkuresini iyice sulandırıp yumuşatılmış sol ile sentezlemek suretiyle icad ettikleri "ulusal solculuk" fikrini piyasaya sürerek "Türkçülük" adı altında pazarlamaya çalışan bilumum sahte Türkçü takımının Aydınlık adlı paçavrada toplandığını görüyoruz. Bu kişiler Perinçek'in kim olduğunu, geçmişteki icraatlarını ve bugünkü amacını bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar. Bildikleri halde Perinçek gibi tescilli bir vatan haini ile işbirliği içerisine girmelerinin sebebi nedir? Cevabı çok basit: Doğru düzgün bir lidere sahip olmadığı için lider arayışı içerisine giren milliyetçi kesimi kendi eksenlerine çekerek sandıktaki oy haline dönüştürebilmek...
Nitekim Perinçek'in dört koldan birden milliyetçi gençlere çengel attığını görmekteyiz. Konuya hakim arkadaşlarımız, İşçi Partisi teşkilatlarında "Türk'e kefen biçenin ölümü korkunç olur!" sloganlarının atılmaya başladığını söylüyorlar. Bu sözün sahibi büyük Türkçü Nihâl Atsız eğer bugün yaşasaydı, Perinçek'in suratına tükürmeye bile tenezzül etmezdi ama 20'li yaşlardaki gençlerimiz bu sahte söylemlere kolayca kanıyorlar. Okumuyorlar, araştırmıyorlar; bugün elinde Türk Bayrağı ile Kıbrıs mitinglerinde vatanseverlik gösterileri yapan bu sahtekarların beş sene önce kimlerle ne yaptığını öğrenme ihtiyacı hissetmiyorlar. Bir kısmı ise neyin ne olduğunu bildiği halde maalesef hiç aldırış etmiyor, "dün dündür, bugün bugündür" mantığıyla hareket ederek Perinçek'e hoş gözle bakıyor.
Hülasa, Aydınlıkçı takımı milliyetçilerin arasına fena sızmıştır, kirli bir oyun oynanmaktadır... Bu acizane satırları okuyan genç kardeşlerimize tek bir tavsiyemiz olur: Perinçek'e hiçbir şekilde inanmayın, güvenmeyin. Onunla birlikte hareket edenlere de güvenmeyin... 1960'lı yıllardan bu yana önce sol terör, sonra da PKK terörüne şehit verdiğimiz binlerce Türk evladını unutmayın. Tescilli vatan haini Perinçek, tüm bu olayların içerisinde doğrudan veya dolaylı bir şekilde yer almıştır. Bunu sakın unutmayın...
18 Aralık 2002
ülkü gülü/m KAĞAN
Konu: Geri: VATAN HAİNLERİ Ptsi Tem. 13, 2009 9:14 pm
Şeyh Sait ve taraftarları gerçek şehittirler' diyen, Şeyh Sait'in dava arkadaşı Abdurrahman ZAPSU'nun torunu Cüneyt ZAPSU icraatlarıyla da görülüyor ki, dedesinin kin Ve intikam duygularını başarıyla devam ettiriyor.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın Danışmanı ve BİM marketlerinin sahibi :
Cüneyt Zapsu, hem Kürt Teali Cemiyeti'nin Kurucu üyesidir hemde Kürt Hevi Cemiyeti'nin Kurucusu 'Kürdistan'da Kürtten başka hiçbir millet yoktur' diyen Abdurrahim ZAPSU'nun torunudur.
Alman vatandaşı olduğu için milletvekilli adayı olmadığı belirtilen Cüneyt ZAPSU AKP'nin kurucu üyesi
"Türkiye yalnızca Türklerin değildir, Bu düzenin koruyucusu olmamız mümkün değil... "
"Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok..."
"Bu hukuku hazırlayanlar bu düzenin kaldırılmasının maşası olacak..." diyen Tayyip'in danışmanıdır.
Yaşadığı sürede Türklere her fırsatta kin kusan babaannesi Hidayet Zapsu, Kürt isyanlarının baş aktörü olan Bedirhan aşiretine mensuptu.
BİM'in de sahibi olan Cüneyt ZAPSU' nun halası PKK'nın ve Apo'nun akıl hocası Musa ANTER'in karısıdır.
ZAPSU'nun şirketlerinde,Kürt Teali Cemiyeti'nin başkan ve mensuplarının torunları yönetici olarak görev yapıyorlar.
"Şeyh Sait'in öcünü alıyorum, aldım... " Şeyh Sait ve taraftarları gerçek şehittirler' diyen, Şeyh Sait'in dava arkadaşı Abdurrahman ZAPSU'nun torunu Cüneyt ZAPSU icraatlarıyla da görülüyor ki, dedesinin kin Ve intikam duygularını başarıyla devam ettiriyor.
AKP Genel Başkan Yarımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ise Şeyh Sait'in torunudur.
BİM'den alınan her ürün hainlerin gücüne güç katmaktadır. BİM Marketlerinden alışveriş yapmayınız; yapanları uyarınız !
BİM'E ÖDEDİĞİMİZ HER LİRA PKK'YA GİDECEĞİNDEN , BİZLERE ŞEHİT VE GAZİ OLARAK GERİ DÖNECEKTİR.
ALINTIDIR
ülkü gülü/m KAĞAN
Konu: Geri: VATAN HAİNLERİ C.tesi Tem. 25, 2009 9:27 pm