Deniz kenarında yaşayan ve martıları seven bir adam vardı. Her sabah denize inip martılarla dolaşırdı…
Yanına sayılamayacak kadar çok kuş gelirdi…
Bir gün babası ona dedi ki;”martıların seninle dolaşmaya geldiklerini duyuyorum.
Bir kaçını bana getir de oynayayım.”
Ertesi gün, deniz kıyısına gittiğinde martılar başının üstünde turladılar ama aşağı inip yanına gelmediler.
Hal dili anlamda herkesin kendine dair bir temennisi vardır.
Lakin her temenni gerçeği belirlemez.
Bazen gerçek çok öte bir yerdedir!
Çok ötelerin anlamı da kendi hakikatinde, kendine has öznellikler barındırır…
Herkes kendi öznelliğinde kendi hakikatine göre rolünü benimseyip yola yolcu olmalıdır…
Bu kabul hayat düsturuna dönüştürülünce başkası için oynamaktan vazgeçilir…
Değil mi ki, ”Ülkücülük” bir vazgeçiştir!
Herkes olmaktan ziyade kendin olmak adına kendi hakikatinle kendinde olanla yetinmek denir buna…
Güneş hep yalnızdır.
O çıkınca yıldız, ay, gece boyu parlayıp çaka satan gezegenler…
Hepsi yuvasına geri döner ve güneş yalnız kalır uçsuz bucaksız mavide…
Belki de güneşi güneş yapan budur: yalnızlık.
“Kurt çok acıkmıştı, tilkiden iki tavuk ödünç aldı.
Karnını doyurdu.
Tilki kurdun karşısına geçti ve:
“Ben olmasaydım ne yapacaktın?
Yat kalk bana dua et!” dedi.
Kurt yedi büklüm oldu tilkinin karşısında.
“Haklısın tilki kardeş çok sağ ol!” dedi.
Birkaç dakika geçti geçmedi, tekrar dikildi tilki kurdun karşısına.
“Sayemde yaşıyorsun, sayemde; eğer ben olmasaydım çoktan ölmüştün!” dedi.
Kurt, ”Haklısın tilki kardeş, sen olmasaydın bitmiştim” dedi ve acı çektiği yüzünden anlaşılan duruşuyla…
Tilki akşama kadar 40 defa geçti kurdun karşısına…
“Sayemde yaşıyorsun, sayemde nefes alıyorsun!” dedi hep.
Kurt her seferinde minnet duygularını iletti tilkiye.
Güçlüydü; ama borçluydu…
Borç vefayla birleşince altından kalkılmaz yük oluyordu ve ince ince tüketiyordu kurdun onurunu.
Ertesi sabah erken kalktı kurt.
İki koyun yakaladı ve tilkiye götürdü apar topar.
“Ödeştik tilki kardeş, sağol!” dedi ve acilen yavrularını topladı.
Onlara anlattı…
Tilkinin karşısında ezik boynu bükük neden durduğunu…
Borç almanın özgürlük satmak, onur pazarlamak olduğunu iyice öğretti.
Aradan binlerce yıl geçti, çoğu zaman aç kaldı kurt.
Ama bir daha da asla kimseden borç almadı.
Kendi işini hep kendi yaptı kalın ensesiyle”
Alİşan SATILMIŞ