Türk tarihinde yerini almış, iz bırakmış liderlerden Alparslan Türkeş'i tanımış ve onunla Kıbrıs meselesinde işbirliği yapmış olmak benim için daima bir onur vesilesi olmaya devam edecektir. Büyük...
cesur, kararlı ve Türk ulusu ile övünen, Türkiye'nin kılına zarar gelmesin diye didinen
bir liderdi. Allah Rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
Rauf Denktaş KKTC Cumhurbaşkanı
04.03.1998, Lefkoşe
KIBRIS VE TÜRKEŞ
Rahmetle andığımız asker, komutan ve devlet adamı Sayın alparslan Türkeş'le ilk temasım 1960 ihtilalinden hemen sonra Dr. Küçük ile birlikte Ankara'ya yaptığım ilk ziyarette olmuştu. Türkeş Başbakanlık Müsteşarı (veya Genel Sekreteri) mevkiindeydi. İhtilalin güçlü adamı diye bilinen Alparslan Türkeş'in Kıbrıs kökenli oluşu bizler için güven verici bir şeydi. Dr. Küçük, Türkeş'i evvelden tanıyor muydu, bilmiyorum.
Devlet Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile yapılan toplantılarda Türkeş de vardı. Bu toplantıda ben, Makarios'un Zürih ve Londra antlaşmalarını er geç bozma kararlılığı içinde olduğunu, bu maksatla silahlandığını, TMT'ye silah gönderilmesinin durdurulmasını savunmuştum. Makarios, 27 Mayıs İhtilali olur olmaz Zürih ve Londra Antlaşmalarını reddeden bir açıklama yapmıştı. Aynı gün TMT lideri Rıza Vuruşkan bana gelerek durumun vehametini anlatmış ve Dr. Küçük'le birlikte İhtilal Hükümetine göndereceğimiz bağlılık mesajında Makarios'un Zürih ve Londra Antlaşmalarını reddetmesine müsaade edilmemesine de dikkat çekilmesini istemişti. Öyle de yaptık ve anında Türkiye'den ihtilal hükümeti Zürih ve Londra antlaşmalarına atfettiği önemi vurgulayan bir açıklama yaptı. Böylelikle Makarios bu yönde adım atmaktan vazgeçti, siyasetinden vazgeçmedi. Nitekim Ağustos 1960'ta istemediği bir Cumhuriyet'in doğum belgelerini imzalarken İçişleri Bakanı Yorgacis'e bu Cumhuriyeti yıkmak için "Rumları gizlice silahlayıp savaşa hazırlama" emrini verdiğini belgelemiştir.
Tıoplantıdan sonra sayın türkeş beni yalnız olarak makamına aldı. Toplantıda söylediklerimi dikkatle dinlediğini söyledikten sonra bana Kıbrıs'ın Türkiye için jeopolitik önemini anlattı. Zürih-Londra Antlaşmalarını Rumlar değiştirmeye kalkarlarsa Türkiye'yi karşılarında bulur dedikten sonra "Merak etmeyiniz. Biz size silah yerine Kıbrıs ve asker kökenli bir büyükelçi göndereceğiz. Makarios'a fırsat verilmeyecektir." dedi.
Kıbrıs antlaşmaları 16 Ağustos'ta imzalandı. Emin Dırvana T.C Büyükelçisi olarak adaya geldi. Halkımız O'nu büyük ümitlerle karşıladı. Ancak aldığı talimat "Makarios'la iyi geçinmesi ve Dr. Küçük ile Denktaş'ın antlaşmaları yıkmak için fırsat vermemesi" şeklindeydi. İhtilal hükümeti Dr. Küçük'le beni "Menderesci" biliyor, benim Londra antlaşmasından (Şubat 1959) Cumhuriyet'in doğuşuna kadar geçen 18 ay zarfında Türk hükümetine göndereceğim raporlarda devamlı suretle "Makarios silahlanıyor, bu antlaşmaları ilk fırsatta bozacak" mealindeki duygularımı (özellikle Cumhuriyet'ten sonta Dırvana kanalı ile gönderdiklerimi) yanlış değerlendirerek, antlaşmaları sanki biz bozacakmışız gibi bize karşı cephe, tedbirler alıyordu.
Bu zor günlerde Sayın Türkeş Hindistan'daydı. Buna rağmen çok seyrek de olsa, fırsat düştükçe, haberleşebiliyorduk. Dırvana Sayın Türkeş'i de hayal kırıklığına uğratmıştı.
Yıllar sonra O'nu partisinin başında, hapiste ve devlet idaresinde izledik. Kıbrıs'a ziyaretini yaşadık. Bu topraklara ne sıcak bağlarla bağlı olduğunu gördük. Şunun altını çizmekte yarar görürüm. Türkeş Kıbrıs'ı seviyor, Kıbrıs'ın Türkiye için önemini de bir asker olarak çok iyi biliyordu. Ancak, bir Kıbrıslı olarak (her Kıbrıslı gibi) anavatan Türkiye'nin zarar görmesini asla düşünemezdi ve düşünmemiştir.
Daima itidalle hareket etmiştir. Eleştirileri yapıcı olmuştu, tahrikkar olmamıştır. Ben O'nun devlet adamlığını bu çerçevede değerlendirdim ve daima takdir ettim. Kıbrıs'tan taviz vermeyen bir siyaseti, anavatanın üst çıkarlarını koru*****, güçlü bir şekilde savunmak güçlü bir karakter ve ölçülü bir siyaset ister. Alparslan türkeş güçlü bir karaktere sahip, ölçülü bir devlet adamı, Türkiye'nin çıkarlarını herşeyin üstünde tutan gerçekbir vatanseverdi. Son yıllarda onunla sıklaşan temaslarımda, Türklük Dünyası'ndaki faaliyetlerinde bu izlenimim artmış, ona olan saygım ve sevgim gittikçe derinleşmişti. Nur içinde yatsın.
Saygılarımla
Rauf R. Denktaş
02.03.1998, Lefkoşe