|
| TÜRKİYE’Yİ AKP Mİ YOKSA ABD Mİ YÖNETİYOR? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
alpurungu26 KAĞAN
| Konu: TÜRKİYE’Yİ AKP Mİ YOKSA ABD Mİ YÖNETİYOR? Perş. Şub. 11, 2010 6:03 pm | |
| TÜRKİYE’Yİ AKP Mİ YOKSA ABD Mİ YÖNETİYOR?
ABD Başkanı Barak Hüseyin Obama TBMM’de yaptığı konuşma sırasında “Ermenistan ile ilişkileri normalleştiriniz, Kürtlere haklarını veriniz, Heybeli Ada Ruhban okulunu açınız” demişti. AKP hükümeti de Türkiye’nin gündemini bu üç olgu etrafında oluşturarak yoğunlaştırmıştır. AKP hükümeti GBOP eşbaşkanı olmanın kolay olamayacağını bildiğinden ötürü Obama’nın emrettiği bu üç olguyu ifa edebilmek için kolları sıvadı ve her yönden çalışmaya başladı. Sırayla, Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Fener Rum Patrikhanesi ve Heybeli Ada Ruhban Okulu açılımı, Dinler arası diyalog parklarının inşa açılımları, Türklüğü ortadan kaldırma açılımları,…vb.
Washington’da düzenlediği basın toplantısında bir soru üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu üst düzey yetkilisi Philip Gordon, “Bildiğiniz gibi, Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin tesisini öngören protokoller geçen ekimde imzalanmıştı. O zaman da söyledik, şimdi de söylüyoruz; her iki ülkenin bu protokolleri onaylama ve hayata geçirme yolunda ilerlemesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü, bunu her iki ülkeye de yarar sağlayacak şekilde, aralarındaki tarihi farklılıkların üstesinden gelmede fırsat olarak görüyoruz ve iki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesi ve sınırın açılmasının bölgede barış ve istikrara katkı sağlayacağını” dile getiren Gordon, Türk ve Ermeni hükümetleriyle düzenli temas halinde olduklarını ve onları bu süreçte ilerlemeye teşvik ettiklerini ve her iki hükümetle de çalışmalarını sürdüreceklerini kaydetti.
Ayrıca geçtiğimiz günlerde Almanya’nın Münih kentinde Kempinski otelinde gerçekleştirilen güvenlik konferansında Amerikan-Türk Konseyi Başkanı ve emekli Büyükelçi James Holmes, Türkiye ile Ermenistan arasında protokollerin imzalanmasından sonra başlayan sürecin yolunda gitmemesi halinde Washington’da suçlanan tarafın Türkiye olacağını söyledi. Holmes, diasporanın senatör ve milletvekilleri üzerindeki gücünün farkında olduklarını da sözlerine ekledi.
Sayın Philip Gordon, bu açıklamayı hangi hakla yapmaktadır. Yoksa, Türk Milletinin haberi mi yokta Türkiye’yi ABD yönetiyor? Bizler Türkiye’yi AKP hükümeti yönetiyor diye biliyorduk. ABD’li görevli yetkililerin basına bu ve buna benzer açıklamaları ve çeşitli toplantı ve konferanslarda Türkiye’nin içişleriyle ilgili olarak yaptıkları açıklamalar ve yine ABD’de ki bazı Üniversiteler ve Stratejik Araştırma Merkezlerinin Türkiye ile ilgili hazırladıkları raporlar ve yine ABD’nin Türkiye’ye (AKP hükümetine) bu açıklamalarla ve hazırlanan raporlarla ilgili verdiği direktifler neticesinde Türkiye’yi denildiği gibi AKP değil tam aksine ABD yönetiyormuş.
Sayın Başbakanın Davos’ta ki “One Minute Tiyatrosu” ve değişik zaman dilimlerinde çeşitli yerlerde yaptığı İsrail ile ilgili sert açıklamalarının hepsi daha önceden karşılıklı olarak planlanmış bir oyunun parçaları olduğu yani masaldan ibaret olduğu
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın American Jewish Congress (AJC) örgütünden “Cesaret Ödülü” almasıyla ortaya zaten çıkmıştır. Bu ödülü bugüne kadar 10 kişi almış ve bu 10 kişinin hepside Yahudidir. Ödülün verildiği mekan da HSBC bankasının New York merkezidir. Bu mekanı iyi tahlil etmenizi öneririm. Ödülü veren kuruluşta "American Jewish Congress" (AJC) adlı kuruluş, "World Jewish Congress" (WJC)'ye bağlı. Theodore Herzl tarafından Dünya Musevilerini bir "ulusal yurda" kavuşturma amacıyla 19. yüzyıl sonunda kurulan "World Jewish Congress" (WJC) İsrail devletini kurmakla amacını gerçekleştirmiş bir Yahudi teşkilatıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın kimlerle çalıştığı ve kimlere hizmet etmek için yemin ettiğini açıkça görmenizi öğütlerim. Ayrıca, Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e karşı attığı naraların ne kadar da boş, tutarsız ve sadece Türk Milletini ve Arap Milletini kandırmaya yönelik olduğu apaçık meydandadır. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün, “İsrail ile her türlü ilişkimizi düzenleyecek, mesela askeri alanda 16 tane anlaşma var ve bunlardan hiçbirisi yürürlükten kalkmış değil, hepsi yürürlükte” yanıtını vermesiyle ve Milli Eğitim Eski Bakanı Hüseyin Çelik’in 13.02.2009 tarihli İl Milli Eğitim Müdürlüklerine yolladığı genelge ile de apaçık ortaya çıkmıştır.
AKP hükümetinin kendilerine ait olduğunu her platformda dillendirdiği sözde Demokratik Açılımının (PKK Açılımı) aslında ABD’de dünyanın en büyük Yahudi Lobisi CFR’nin (Dış İlişkiler Konseyi) Eylemleri Önleyici Eylemler Merkezi’nin ve Amerikan Ulusal Dış Politika Komitesi’nin Proje Direktörü olan David L. Phillips tarafından hazırlanan rapor olduğu ve Erdoğan’ın Washington ziyareti öncesinde yol haritası olarak ABD Dışişleri Bakanlığı ve Bush yönetiminin üst düzey yetkililerine verildiği ortaya çıktı. Phillips, hazırladığı bu plan raporuyla ilgili olarak raporu yazmadan önce 2007 yılı Eylül ayının ikinci haftasında hükümetin bilgisi dahilinde Ankara’da yaklaşık 20 görüşme yaptığını söyledi. 15 Ekim 2007 tarihinde yayınlanan ve sunuş, bulgular, ilerleme yolu başlıkları altında 3 bölümden oluşan yaklaşık 30 sayfalık raporda; PKK sorununa çözümün, Kürt kökenliler de dahil olmak üzere tüm Türk vatandaşları için demokratikleşmenin ilerletilmesine ve yaşam standartlarının yükseltilmesine dayanacağı ifade edilerek “sivil anayasa” nın bu konuda oynayacağı role dikkat çekiyor. Raporda özellikle Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik önerilen tedbirlerin BM denetimindeki Mahmur kampı hariç tamamının bu gün itibarıyla alınmış olması, Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkilerin gayri resmi düzeylerde de olsa başlaması ve hükümetin muhalefetin tersine DTP’ye (kapatıldı) yönelik izlediği çizginin önerilerle uyumlu gidişi dikkat çekiliyor. Bu rapordan sonra AKP hükümetinin Kürt Açılımını nereden hazır aldıklarını öğrenmiş olduk. AKP hükümeti bu konuda da Türk Milletini gözünün içine baka baka yalanlar sıralayarak kandırmaya çalıştığını görmüş olduk. Ayrıca yine açılımın mimarlarından birisi olarak bilinen Carnagie Endowment Vakfı’nın sözde Türkiye uzmanı Henry Barkey’in CNN Türk’e yaptığı “İktidarın açılıma devam etmesi gerekmektedir. DTP’nin kapatılması demokrasiye vurulmuş bir darbedir. Açılımla ok yaydan çıkmıştır ve artık geri dönülemez. Hükümet sokaklara taşan şiddeti görmezden gelerek açılım konusunda yola devam etmelidir” sözleriyle de AKP hükümetinin ABD tarafından ne kadar çok sıkıştırıldığını da görmüş olduk. | |
| | | alpurungu26 KAĞAN
| Konu: Geri: TÜRKİYE’Yİ AKP Mİ YOKSA ABD Mİ YÖNETİYOR? Perş. Şub. 11, 2010 6:05 pm | |
| Yine aynı ABD’de Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu 2009 raporunda Türkiye dini özgürlükleri kısıtlandığı gerekçesiyle izlenecek ülkeler listesine alınmıştır. Raporda, özel endişe uyandıran ülkeler listesi de bulunuyor. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından bu listede yer alan ülkelere belli yaptırımlar uygulanabilmektedir. Türkiye ve Rusya'nın da dahil edildiği izleme listesi ise insanların istediği gibi ibadet etme hakkının riskli olduğu ülkelere işaret ediyor ve bir çeşit uyarı niteliği taşıyor.
Türk hükümetinin, Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik statüsünü tanıması ve Heybeliada Ruhban Okulu'nu yeniden açılması konusuna da dikkat çekilen Komisyon raporunda, Ermeni Patriği'nin, bir Türk devlet üniversitesinde Ermeni dilinde fakülte açılması yönündeki talebinin karşılanması da yer aldı. Buna mukabil AKP hükümetinin bu raporda bulunan maddeleri biran önce yerine getirebilmek için canla başla ne kadar çok çaba sarf ettiğini hepimiz görmekteyiz.
AKP hükümetini canı gönülden tebrik etmek isterim ki; 4 Temmuz 2003 tarihinde Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karargah kurmuş bulunan Özel Kuvvetler mensubu 11 askerimize ve onların yanında görevli Türkmen mihmandarlara, geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın resmi davetlisi olarak Ankara’ya gelen ve kırmızı halılarla karşılanan General Ray Odierno’nun komutanı olduğu ABD askerleri tarafından başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınmışlar ve 11 askerimiz toplam 60 saat çeşitli işkencelerden geçirilmişlerdi. General Ray Odierno, bu olayın ardından ödüllendirilerek terfi ettirilmişti. Başbakanımız Recep Tayip Erdoğan’da bu çirkin ve düşmanca yapılan olaya karşın kendisine ABD’ye nota verilmesi hususunda ki düşüncelere karşın “Aklınıza esince nota verilmez Bakın, nota dediğiniz konu müzik notası değildir. Bunların bir ağırlığı vardır. Aklınıza esince nota verilmez. Bunun altında farklı şeyler olabilir. Bunlar iyice incelenmeden bu tür adımlar atılmaz. Atılması gereken adım neyse, vakti saati geldiğinde atılır. Türkiye Cumhuriyeti, bu adımı atacak güçte ve kararlıktadır. ABD ile Türkiye arasında oluşturulmakta olan olumlu hava gölgelenmesin” demişti. Fakat, bu olay sonrasında sayın Başbakan’ın dediği atılması gereken adımların vakti bir türlü gelmedi ve Türkiye olarak bütün Türk Milletine bu utanç AKP hükümeti tarafından yaşatılmış oldu. Bugün bile AKP hükümeti bu çuvalcı generali Türkiye’ye davet etmesi ve onu önüne kırmızı halılar sererek hazır kıt’a karşılaması ve yapılan toplantı da PKK terör örgütünün faaliyetlerine son verilmesi görüşülmesi ve bu görüşme sonrası İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, “ Odierno’nun, Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nda gerçekleştireceği görüşmelerin, PKK ile mücadelemize yeni bir ivme kazandıracağına inanıyoruz” demesi Türkiye’nin devlet olarak ABD’nin mandası görünümünde onun buyrukları doğrultusunda hareket edebilen bir devleti andırmaktadır.
AKP hükümeti, ABD’deki Starford Üniversitesi’nin 2009 Ağustos ayında yayımladığı araştırmada “Türkiye’de Türkler değil, genlerinde Arap, Slav, Yunan, Yahudi ve Berberilere ait karışık kodlar taşıyan insanlar yaşıyor” iddiasını açılıma döndürerek “Türklüğü” Anayasa’dan çıkarma planları olduğunu itiraf etmişti. Bu planı AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız. Vatandaşlık tanımı da değiştirilecek. Herkes kendi etnik kökenini ifade edebilecek ve üst kimlik olarak “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım” diyecek. İşte bu, sorunu çözer” diyerek deşifre etmiştir. AKP hükümetinin bu açılımla Türk kimliğini, Türk Milletini ve Türklüğü yok etmektir. Çünkü ABD ulus-devlet, milli devlet istemediği için kendisine bunu muhakkak gerçekleştirmesi için emir vermişti. Başbakanın bu konuya ilişkin, “Bu ülkede 36 etnik kimlik bulunmaktadır” sözünden nedenini anlayabiliyoruz.
Son söz olarak, Türk Milleti artık AKP hükümetinin “Tüyü bitmemiş yetimin, garip gurabanın hakkını yedirtmeyiz” yalanlarına itimat etmemelidir.
Türk Milleti şunu da unutmamalıdır ki; Kendilerini Müslüman olarak gerçek ve temiz Müslüman kardeşlerimize karşı lanse eden, fakat uygulamalarıyla Müslümanlıkları soru işaretleri taşıyan AKP’ye verilecek her bir oy ABD’nin, İsrail’in, PKK’nın ve siyasi kanadı BDP’nin, Barzani’nin, Talabani’nin değirmenine su taşımak olur ki o zaman artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden bile söz etmek zor olacaktır. Türk Milleti bunu çok iyi düşünmelidir.
Sağlıcakla kalın. | |
| | | | TÜRKİYE’Yİ AKP Mİ YOKSA ABD Mİ YÖNETİYOR? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| RADYO TÜRKİYEM |
|
|