Benim Ülkücüm!
Benim ülkücüm, ülkücülüğe bir şeyler verir öteki hep bir şeyler alır; imaj alır, çevre alır, müşteri alır, makam alır...
İnsanlar tevir tevirdir, Ülkücüler de... Siz ne tevir Ülkücüyü seversiniz bilmem... Ama ben sevdiğim ülkücü tipini anlatacağım sizlere...
Benim ülkücülerimi makam ve mevkilerin dağıtıldığı günlerde ortalıkta göremezsiniz. Böylesi günlerde görünmek, mevkilere makamlara talip olmak sanki yapılan hizmetlerin karşılığını istemek gibi gelir onlara. Bu zarif tavırları fırsat bilenler, kendilerinin reklamını ustaca yapabilen tezgahtarlar bu boşluktan faydalanarak köşe başlarına yerleşirler.
Benim ülkücülerimin -yanlış olduğunu da bilirler ama- kendileri adına hiçbir talepleri olmaz. Hep teklifin yukarıdan gelmesini, yapılan hizmetlerin farkedilmesini beklerler.
Benim ülkücüm çevresinde bir ipek böceği sessizliğiyle örer kozasını. Gürültülü patırtılı davranışları "kendini gösterme, kendini öne çıkarma hareketleri" olarak görür bunları tevazu dışı addeder, nefsani bulur.
Benim ülkücüm ülkücülüğü yaslanacak bir ağaç olarak görmez. "Madem ki ülkücüyüm şahsiyetimle, karakterimle toplumda örnek olmalıyım" diye düşünür, ülkücü imajının etki gücünü arttırır. Bazı tipler de vardır ki ülkücülüğü hayatı kolaylaştıran bir unsur olarak görüp pratik gerekçelerle ülkücülük ağacına yaslanırlar.
Benim ülkücüm, ülkücülüğe bir şeyler verir öteki hep bir şeyler alır; imaj alır, çevre alır, müşteri alır, makam alır...
Benim ülkücüme "Ülkücü müsünüz?" diye sorarsanız alacağınız cevap hep aynıdır: "Olmaya çalışıyorum." Bazı ülkücüler de bu soruya cevap vermeden önce hemen bir Bozkurt işareti yaparak vurgulu bir ses tonuyla size sorar: "Şüphen mi var gardaş?"
Benim ülkücüm, ülkücülüğü şiir değil şuur planında kavrama gayretindedir. Kendini, çevresini yetiştirir, fikir ve düşünce zenginliğini ülkücülüğün vazgeçilmez şartı olarak görür. Ülkücülüğü şuur planında idrak etmeyenler her yıl ayrı bir limana demir atarlar.
Ola ki benim ülkücüme ulaşıp "davan için ne yaptınız?" diye sorarsınız başını hafifçe yana eğerek "yaptık bir şeyler" der. Bazıları gibi "Ben var ya ben, filanca yeri salladım, falanca grubu silkeledim, hiç kimse ortada yokken çıktım meydana..." gibi nutuklar atmaz. Ama onları zor yıllarda, acı günlerde hep karıncalar gibi çalışırken görürsünüz. En büyük riskleri bile mütevazice omuzlarlar. Ne zaman ki denizin dalgası durulur, ortalık tezgahtarlardan geçilmez olur işte o zaman köşelerine çekilip ipekböceği gibi kozalarını örmeye koyulurlar.
Benim Ülkücüm Genel Başkanın basın toplantılarında, gezilerde kameraların çekim yaptığını farkedince hemen koşarak kalabalığı yarıp en yakına durmazlar, arkada kaldıklarında zıplayarak başlarını kameraya uzatmazlar. Hatta kameraları farkedince sessizce geriye çekilirler. Ah onları bir ileriye itebilsek!
Alper AKSOY