Kaos! Öngörülemeyen veya tam olarak hesaplanamayan küçük ayrıntıların çeşitli parametreler ile birleşip tetikleme bir reaksiyon oluşturarak mevcut sistemi tehdit etmesi durumu. Türkiye geçmişten günümüze kaos dinamikleri canlı tutulmak istenen bir ülke durumunda olmuştur. Bölücülük, terörizm, rejim karşıtı yapılanmalar, dış destekli 5. kol faaliyetleri, yabancı ülkelerin ve gizli servislerin faaliyetleri ve dahası…
Türkiye Cumhuriyeti; ulus-devlet sistemi üzerine inşa edilmiş bir devlet yapılanmasıdır. Büyük Önder ****** parçalanıp dağılan bir coğrafyadaki topluluğu Türk Milleti çatısı altında toplama ihtiyacı hissetmiştir. ******’ün ve arkadaşlarının girişimleri ile ortak bir kültür ve dil çatısı altında toplanan, ortak idealler için çalışan bir ulus meydana getirilmek istenildi. Türkiye bu mantalite üzerine inşa edildi.
Geçmişte olduğu gibi halkı bin parçaya bölünmesin, düşmanca faaliyetler karşısında dağılıp gitmesin diye. Ne var ki Cumhuriyetimizin kurulduğu ilk andan itibaren dış destekli faaliyetler kendini göstermeye başlamıştı. Gerici ve bölgesel pek çok ayaklanmanın arkasında aslında dışarıdan olaylara müdahale eden bir takım gizli ellerin olduğu daha sonralar ortaya çıkacaktı.
Günümüz dünyası psikolojik ve karanlık savaş tekniklerinin altın çağı olarak nitelendirilebilir. Ekonomik ve kitlesel manipülasyonların, psikolojik yönlendirmelerin, ayrıştırma ve kamplaştırma taktiklerinin dünya çapında doruğa çıktığı bir zaman diliminde olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır. Günümüz dünyasında artık oyun belli kurallara göre oynanmakta, doğrudan askeri işgal yerine daha çok ekonomik ve siyasi hegemonya taktiği kullanılmaktadır. Özellikle emperyal ülkelerin ve unsurların gözüne kestirdiği coğrafyalar ekonomik ve siyasi anlamda bağımlı hale getirilerek hedeflere ulaşılmaya çalışılmaktadır. Yumuşatılmak ve yıpratılmak istenen ülkeler veya coğrafyalarda ise iç karışıklıklar, toplumsal kutuplaştırmalar ve kitlesel ayrıştırma metodları kullanılmaktadır. Çeşitli alanlarda meydana getirilen çatışma ve gerilim ortamları üzerinden mevcut hedef yıpratılmak ve uygun kıvama getirilmek istenmektedir. Ayrışma ve kutuplaşma hali; hazırlanmak istenebilecek bir kaos ortamının en büyük malzemesidir.
Türkiye geçmişten günümüze pek çok kez çatışma ortamına çekilmek istendi. Farklılıklar üzerinden çatışma ortamı yaratma veya farklı unsurları birbirine kırdırma amacı; Türkiye üzerinde faaliyetler yürüten birçok art niyetli unsurun ortak girişimidir. Ortak bir kültür ve gaye etrafında toplanması düşünülen bir milleti farklı kutuplara ayırmak, kamplaştırmak, cepheleştirmek esasında ulus-devlet mantalitesini dağıtmak ve Türkiye’yi zayıflatmak amacı ile tasarlanan kasıtlı bir faaliyettir. Geçmişte ideolojik farklılıklar, mezhepsel farklılıklar veya etnik farklılıklar manüpile edilerek uygun çatışma ortamlarının oluşması tasarlanmış ve kısmi anlamda da başarılar kazanılmıştır. Türkiye içinde bulunduğu coğrafyanın ve dinamiklerin sertliği itibariyle kaos potansiyelini sürekli olarak içinde barındıran bir durum ihtiva eder. Bölücülüğün ve rejim karşıtı yapılanmaların sürekli olarak dışarıdan palazlanması, toplum dinamiklerini ve değerlerini baltalayacak 5.kol faaliyetlerinin desteklenmesi bu yüzdendir. Çeşitli alanlarda ayrıştırılmış bir millet elbette ki ortak bir ülkü etrafında toplanamayacak, sürekli olarak yeni çatışma ve gerilim hallerinin tehdidi altında kalacaktır.
Yaşadığımız son birkaç yıl özellikle bölücülüğün ciddi manada ulusal tehdit oluşturduğu bir dönem oldu. TBMM çatısı altına girmeyi başarmış terör örgütü uzantıları ve ülkenin çeşitli noktalarında yapılanmış bölücü zihniyet; günümüz şartlarında en fazla kaos potansiyeli ihtiva eden faktörü oluşturmaktadır. Yetkililerin ve Devletimizin ne yazık ki olumsuz gelişmelere karşı yetersiz kalması gelişebilecek olumsuz şartları daha da körüklemektedir. Özellikle medya üzerinden bölücülerin ve kripto ajanların sürekli olarak halkı provoke etmesi; toplum üzerinde oluşan gerilim potansiyelini arttırmaktadır. Şüphesiz ki bu söylemlerin tamamı kasıtlı ve bilinçli olarak yapılmaktadır. Güvenlik güçlerinin terör örgütü uzantılarına karşı etkisiz bırakılması, özellikle yerleşim bölgelerinde ve şehirlerde terör örgütü faaliyetlerine göz yumulması, bölücülüğe olan dış desteğin gerek finansal gerekse siyasi olarak kesilememesi, yetkililerin gelişmeler karşısındaki pasif ve etkisiz tutumları, neredeyse her gün gelen şehit haberlerinin toplum üzerinde yarattığı olumsuz etki durumun ciddiyetini her geçen gün arttırarak günümüz şartlarının oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Her toplumun kaldırabileceği bir gerilim eşiği vardır. Bu eşik aşıldığı an toplum psikolojisinde bir patlama meydana getirerek; toplumu kaos ortamına çekebileceği unutulmamalıdır. Özellikle İnegöl ve Hatay-Dörtyol’da yaşanan olaylar artık toplumun sabır eşiğinin zorlanmaya başladığının en büyük kanıtlarındandır. Özellikle provokasyonlar ve kitlesel manüpilasyon faaliyetleri kaos dinamiklerinin topluma yerleşmesi açısından büyük katkı sağlamaktadır. Medya yayınlarının denetimsizliği ve yetkililerin özellikle psikolojik savaş konusunda gösterdiği akıl almaz etkisizlik gerilimin artmasında korkunç bir etki yaratmaktadır. Bölücü odakların faaliyetleri ve bazı dış güçlerin tasarımları ile önümüzdeki birkaç yılın daha da kritik bir eşikte seyredeceği gayet açıktır. Özellikle önümüzdeki 2011 ve 2012 yılları Türkiye açısından oldukça kritik geçebilecek bir potansiyele sahiptir. Terör örgütünün, bölücülerin ve onları destekleyen dış odakların Türkiye’de bir toplu kalkışma ve isyan tasarımında bulunduğu artık bilinen bir gerçektir. İstenen sadece ortamın ve şartların biraz daha olgunlaşmasını sağlamaktır. Bu şekilde hem gerilim eşiği yakalanmış ve toplum içine nefret tohumları ekilmiş olacak, hem de olası bir iç çatışma durumunda ayrılıkçı Kürt unsurlar lehine uluslararası arenada bir meşruiyet noktası oluşması için sözde bir dayanak sağlanmış olacaktır. Herkesin bildiği gibi terör örgütünü ve bölücülüğü destekleyen dış güçler; tüm dünyaya aynı zamanda bölücüleri haklı gösterme çabası içindedirler.
Bu noktada önemli olan Türkiye’nin ve Türk Devleti’nin kötü senaryolara karşı ne derece hazır olduğunu bilebilmektir. Türk Devleti ve yetkililer en kötü olasılıkları ve senaryoları dahi düşünmek ve gerçekleşmesi durumunda yürütülecek adımları planlamak durumundadır. Türkiye’nin geleceği için planlanan kaos ve çatışma ortamının hayat bulması durumunda düzenin yeniden nasıl tahsis edileceği, toplumun daha fazla birbirini kırmasının nasıl engellenebileceği, Türkiye’nin daha fazla zayıf duruma ve dış tehditlere açık hale gelmesinin nasıl önlenebileceği düşünülmelidir.
En kötü senaryoların gerçekleşmemesi ve en kötü olasılıkların hayat bulmaması için yetkililer gereken önlemleri mutlaka almalıdır. Gittikçe artan gerilim halinin düşürülmesi için bu ülkedeki bölücülük ve terör belası mutlak suretle bitirilmelidir. Devlet; ülkemizin başına gelebilecek en kötü olasılıkları dahi hesaplayarak planlamasını yapmak mecburiyetindedir. Çatışma ve kaos ortamı sağlayabilecek tüm dinamikleri ve parametreleri yorumlamaya çalışarak; olası kötü gidişatları engellemelidir. Kaos mantalitesinde her zaman hesaplanamayan bir faktör bulunur. Her zaman ve her durumda işler sizin istediğiniz gibi gitmeyebilir. Önemli olan parametreler tetikleme bir reaksiyon oluşturduğunda ve düzeni tehdit ettiğinde yani kaos başladığında sizin bu duruma ne derece hazırlıklı olduğunuzdur.
Düzen ne derece güçlü ise kaos olasılığı o derece zayıftır. Ancak olası bir karmaşa halinde ise düzen kaos karşısında o derece zayıftır. Önemli olan karmaşa ve çatışma ortamını sağlayabilecek faktörleri saptayarak etkisiz hale getirmek ve her olasılığa karşı en kötü senaryoları dahi düşünerek ileriye dönük planlamayı yapabilmektir. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın sertliği ve şartların getirdiği gereklilik sonucu kaos potansiyeli ülkemiz için her zaman bir tehdit olarak varlığını sürdürecektir. Ancak tehditlere karşı sarsılmaz bir toplum yaratabilmek için Büyük Önder ******’ün şu sözünü yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum…
‘’ Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.’’
O halde bizde sımsıkı durmalıyız. Hiç kimsenin bizi dağıtamayacağı ve bölemeyeceği şekilde. Bu ülke içinde yaşayan her fert için başka bir seçenek yok. Herşeye rağmen bizi parçalamak isteyenler ise ancak ve ancak hezimete uğrayacaklar. Çünkü bu milletin menfaatlerini kendi menfaatlerinden üstün tutan fedakar evlatları çoktur.
Tanrı Yüce Türk Milleti’ni Korusun!